Tükendi
Gelince Haber VerMardin, Roma, akabinde Bizans İmparatorluğu dönemi’nde çevresindeki Dara ve Nusaybin ve Zerzevan kaleleri ile ön plana çıkan ama kendisi geri planda kalan bölgeyi yönetenler tarafından, karakol olarak kullanılan, uzunluğu 800 eni 150 metre olan, yüksek bir tepenin üzerinde kurulu bir şehir konumundaydı. Necmeddin İlgazi’nin kenti ele geçirmesiyle birlikte Mardin, Ortaçağın gözde kentleri arasında girdi. Artukluların başkenti olan şehir, kültür ve medeniyet açısından çevresindeki Amid, Hasankeyf, Cizre ve Musul gibi şehirlerle yarışır bir hale geldi. Artuklu egemenliğindeki Mardin, dini, askeri, ticari, eğitim ve sivil mimari eserlerle donatılarak bayındır bir hale gelmiş. Mardin bölgedeki konumu ve zenginliği göz kamaştıran imari yapıları, nedeniyle de çevre beyliklerin ve İlhanlı ve Timur gibi iki büyük devletin istila ve yağmasına maruz kamış bir şehirdir. Artuklu başkenti Mardin’de, üç asır boyunca Artuklu sultanları şehrin muhtelif yerlerinde günümüze ulaşmış cami, medrese, hamam, türbe, saray, kale, çeşme, ticaret yapıları gibi görkemli anıt eserler dikmişlerdir. Bu eserlerin ya bir odasının içine defnedilen ya da müstakil bir türbe içinde gömülen Artuklu Sultanları ile yakınlarını sandukaları yüz yıl öncesine kadar görmek mümkündü. Bu anıtsal mezar yapılarından çok az bir kısmı günümüze gelebilmiş ya da farklı bir yapı türüne dönüştürülerek işlevi değiştirilmiştir. İşlevi değiştirilen yapılardaki mezarlar ise ortadan kaldırılmıştır. Bu çalışmanın amacı, talan edilen vakıf mallarının izini sürmek, aslına uygun işlevlerini yerine getirmeleri için yol gösterici öneriler yaparak koruma kullanma dengesi içinde sonsuza kadar ayakta kalmalarına vesile olmaktır.