Türk edebiyatının incilerinden olan Ziya Gökalp 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır Çermik’te doğmuştur. Babası Suriye türkmeni Mehmet Tevfik Efendi vilayet evrak memurudur. 1895 yılında Ermenilere yönelik saldırıların örgütleyicilerinden olan dayısı Arif Efendi dönemimin Diyarbakır belediye başkanıdır. Yazar Ziya Gökalp eğitim yaşamına doğduğu yer olan Diyarbakır’da başlamıştır. Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye girmiştir. Askeri rüştiyenin son sınıfında okurken babasını kaybetmiştir. Amcasından İslam ilimleri dersleri almaya başladı. İstanbul okumak istemiş olmasına rağmen bu imkânı bulamadı ve Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’ye kayıt oldu. Son sınıftayken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması sonucunda hakkında soruşturma açıldı. Bu soruşturma sonucunda beş yıl olan okul süresi yedi çıkarıldı ve okulu bıraktı. Liseyi bıraktıktan sonra amcasından Farsça ve Arapça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilenmesinin yanı sıra Fransızca da öğrenmeye başladı. Bu dönemde Diyarbakır’da kolera salgını oldu görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı ve onun fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden eğitim alamaması, ailesinin izdivaç yapması için baskı yapması sonucunda 18 yaşında intihara kalkıştı. Kafasına sıktığı kurşun çok zor şartlar altında ve morfinsiz olarak çıkarıldı. İntihar girişiminin ardından kendisini yine okumaya verdi. Özgürlük düşüncesine karşı olanlara karşı çok fazla şiirler yazdı. Ücretsiz olduğu için İstanbul’daki Baytar Mektebi’ne kaydını yaptıran Ziya Gökalp ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlar ile tanışmak için gayret gösterdi. Jön Türklerden etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyetine katılmak için ilk adımları attı. Bu süreçte yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olması nedeni ile tutuklandı ve bir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’a sürgüne gönderildi Ziya Gökalp. Yükseköğrenimini tamamlayamadı. Ölen amcasının kızı ile evlendi. Eşinin mal varlığı sayesinde rahat bir yaşam sürerken hürriyet için çalışmalarına devam etti. Ziya Gökalp II. Meşrutiyetin ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin Diyarbakır şubesini kurdu. Diyarbakır delegesi olarak katıldığı Selanik toplantısında merkez yönetim kuruluna seçildi. Lise programlarına sosyal bilimler dersini koydurdu. Takma isimler ile Selanik’te yayınlanan bir dergide yazılar yayınladı. Dünyadaki tüm Türkleri birleştiren Türk Devleti kurulmasını tasarlayan yazar bunu Altun Destanı eserinde yazdı. Diyarbakır mebusu olarak Meclis-i Mebusan’a seçildi. Meclis kapatıldı ve Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Türkçülük görüşlerini etrafındakilere anlatmaya çalışan Ziya Gökalp Türk Ocakları’nın kuruluşunda etkin rol aldı. I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti yenildi ve Ziya Gökalp tüm görevlerinden alındı. İngilizler tarafından diğer ittihatçılar ile birlikte Malta’ya sürgüne gönderildi. Sürgün yaşamı sırasında ailesi ile mektuplaşmaları Malta Mektupları isimli bir eser olarak kitaplaştırıldı. Eserlerinin yanı sıra dünya klasiklerini Türkçeye çevirerek yayınlaması ile de edebiyat dünyasına büyük katkıları olmuştur. Ziya Gökalp toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı birçok makale yazdı. Türkçülük düşüncesini bir sistem haline getirdi. Kızıl Elma, Türkleşmek İslamlaşmak, Muasırlaşmak ve Yeni Hayat isimli eserleri en beğenilen eserleri olmuştur. Milli edebiyatımızın kurulmasında büyük rol oynadı. Önce Turancılık daha sonra Türkiye Türkçülüğü fikirlerini destekledi. 1924 yılında kısa süren bir hastalığı için dinlemek için İstanbul’a gitti. 25 Ekim 1924 günü vefat etti.
{{ F.NAME }}