Mitoloji, kelime anlamı olarak ‘’efsaneler bilimi’’ kavramına karşılık gelmektedir. Mitolojiler kutsal birer hikaye olarak yaratılışı, doğumu, başlangıcı ele alan dizgelerdir. Masallarda nasıl ki çocukların ders alabileceği mesajlar yer alıyorsa mitoslarda da toplumdaki bireylerin kendisini bulup ders çıkarabileceği ögeler bulunmaktadır. Bu yönüyle bireysel huzuru kazanmaya yardımcı olan mitolojik eserler aynı zamanda kişinin inanma ihtiyacına bir yanıt niteliği taşıyarak toplumsal birliği de sağlamaya katkıda bulunur. Farklı toplumlar üzerinde çeşitlenen farklı mitolojik hikayeler, kültürel ögelere bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor olsa da mitolojilerin temeline tanrılar ve toplumsal kahramanlar yer alır. Mitoloji kitaplarını anlamlandırabilmek için çeşitli coğrafyaların mitolojileri hakkında fikir sahibi olarak bu inançları kıyaslamak gerekmektedir. Mitolojiye giriş kitapları daha çok Avrupa mitolojisi, Asya mitolojisi, Orta Doğu mitolojisi, Roma mitolojisi gibi alanlardan birisinin temel hatlarıyla ilgili bilgiler vermektedir. Mitoloji kitapları seti ise tüm bu alanları bir arada incelemektedir.
Mitoloji, kelime olarak ‘’efsaneler bilimi’’ kavramına karşılık gelmektedir. Bugünkü mitoloji konulu eserlerin çoğunun kaynağı Antik Yunan’a dayanmaktadır. Ancak kökenlerine bakıldığında mitolojik yazılı kaynakalrın ve dini metinlerin MÖ. 4. bin yıla Sümerlere kadar uzandığı görülmektedir. Bu konuyla ilgili en bilinen eserlerden birisi Gılgamış Destanı’dır. Bu destan yaşamın anlamını arayan Sümer kralının hikayesini anlatmaktadır. Bununla birlikte, Babil Yaradılış Destanı’da en eski mitolojik eserlere örneklerdendir. İnsanlığın nasıl yaradıldığını anlatan bu destan ilgi çekicidir. Anadolu’ya gelindiği zaman özellikle Hitit panteonunun en büyük tanrısı Teşup, Yunan mitolojisindeki Zeus’a karşılık gelmektedir. Bu figürlerin hikayelerinde de benzerlikler olduğu görülmektedir. İlk örnekleri Anadolu ve Mezopotamya’da çıksa da bu kadarla sınırlı kalmamış, çeşitli coğrafyalara yayılarak farklı kültürler üzerinde şekillenmiştir. Böyle olmasına rağmen, farklı coğrafyalara ait mitolojik eserlerin birbirleriyle benzerlikler taşıdığı görülmektedir. Mitoloji konulu kitapların hepsi aşağıdaki niteliklere sahiptir.
Mitolojilerin nasıl ortaya çıktığı konusunda uzmanlar ortak bir fikir birliğine veya kesin savlara sahip olmasa da üzerinde durulan üç ana seçenek bulunmaktadı. Bu üç temel seçenek aşağıda listelenmiştir:
Mitoloji inancın tarihini, geçmiş kültleri ve tapınma şekillerini incelemektedir. İnsanlık tarihi boyunca tüm coğrafi bölgelerde şekillenmiş olan başlıca mitolojiler şöyle özelleştirilebilmektedir;
Yunan mitoloji kitapları, çok geniş bir içeriğe sahip olan Yunan mitolojisini ve bu mitolojinin temelini oluşturduğu eski Yunan dinini ele almaktadır. Antik Yunan’da şekillenen Yunan mitolojisi; yaratılış ve evrenin başlangıcından itibaren tanrıların ve halk kahramanlarının yaşayışlarını anlatmaktadır. Anlatılan bu yaşayışlarda ve ele alınan olaylarda halkın ders çıkarmasını ve öğüt almasını sağlayacak noktalar bulunur. Böylece mitoloji hem bireysel hem de toplumsal huzurun korunmasına yardımcı olurken aynı zamanda bireysel inanma ihtiyaç ve içgüdüsünü de karşılamaya yarar sağlar. Yunan mitolojisi, kendisinden sonra ortaya çıkan tüm mitolojilere etki eden bir kaynak olarak ilk olarak incelenmesi gereken alandır. Yunan mitolojisi hakkında bilgi sahibi olmak, diğer mitolojileri anlamlandırmak açısından önemlidir. Yunan mitolojisinden en çok etkilenen mitolojiler Avrupa mitolojisi ve Yakın Doğu mitolojisi olmuştur. O kadar ki Yunan mitolojisinde yer alan Yunan tanrıları Romalılar tarafından da kabul görmüştür. Yunan mitolojisini daha iyi kavramak için Yunan mitolojisi kitapları ve mitolojiye başlangıç kitapları tercih edilebilmektedir.
Sonsuz bir boşluk olan Khaos, başlangıcı ve dolayısıyla Yunan mitolojisinin temelini oluşturmaktadır. Bu boşluktan ilk olarak Gaia adı verilen Toprak Ana ortaya çıkar. Gaia, Uranus adı verilen gökyüzünü ve Pontus adı verilen denizleri doğurup dağları yarattıktan sonra Uranus ve Pontus ile birleşerek evreni tanrılarla doldurmaya başlamıştır.
Gaia’nın Uranus ile olan birleşimi sonucu altı tane erkek tanrı, altı tane dişi tanrıça, üç adet kylop ve yüz kollu varlıklar ortaya çıkmıştır. Bu birleşimden çıkan 12 tanrıya Yunan mitolojisinde Titanlar adı verilmektedir.
Gaia’nın Pontus ile olan birleşimi sonucu ise üç erkek deniz tanrısı ve iki dişi deniz tanrıçası ortaya çıkmaktadır. Gaia, Uranus, Pontus ve çocuklarının yaşadığı birtakım olayların ardından 12 Titan devrilir ve Olymposlu tanrılar iktidarı ele geçirmiştir. 12 sayısı değişmezdir, yeni bir tanrı gelirse eskilerden bir tanesi gitmek durumunda kalır. 12 Tanrı, Olympos’ta ikamet etmektedir. Bu tanrılar ölümsüzdür ve çok ekstrem durumlar harici yaralanmaz, aynı zamanda sürekli genç kalır. Bu tanrılar hayat ile özdeşleşmiştir.
Eski Yunan’da birçok doğal olay kutsal kabul edilmiştir. Bu sebeple mitolojide gök cisimlerine atıflar yapılmış, inanılan her tanrı belirli varlıklarla özdeşleştirilmiştir. En popüler Yunan tanrıları şöyledir;
Kaynağını destanlardan alan Türk mitoloji kitapları, genel olarak nesilden nesile aktarılan ve halk ağzından derlenerek yazıya geçirilen efsanelerden oluşmaktadır. Tıpkı diğer mitolojilerde olduğu gibi Türk mitolojisi de doğuş, varlığın başlangıcı ve evrenin yaratılışı ile ortaya çıkmıştır. Türk mitolojisinde pek çok farklı yaratılış öyküsü yer alıyor olsa da bu öyküler arasında en bilindik olanı Altay Türklerine ait efsaneler olarak karşımıza çıkar. Türk mitolojisi detaylı ve geniş bir alan olarak en güzel mitoloji kitapları arasında yerini almaktadır.
Türk mitolojisinde akla ilk olarak Altay Yaratılış Efsanesi gelmektedir. Altay Türkleri uzunca bir süre Moğol egemenliği altında kalmış olsa da mitolojide Moğol etkisinden ziyade İran kültürünün etkisi boy göstermektedir. Yaratılış Efsanesi oluşumunda etkili olan bir diğer unsur Maniheizm dinidir. Yaratılış Efsanesi incelendiği zaman başlangıçta Ülgen ve Erlik adlı iki tanrının yer aldığı görülmektedir. Ülgen iyiliğin, Erlik ise kötülüğün temsilcisi olarak uçuşup duruyor şeklinde bir tasvirle başlayan bu mitoloji, Ülgen’i; gökte yer alan üç büyük tanrıdan biri olarak kabul etmektedir. Ülgen’den önce yer alan ve tüm evrenin yaratıcısı olan Kayra Han, gökyüzünün 17.katında yer almaktadır. Ülgen’i tanrı yapan yaratma kudretini ise dişi bir ruh olarak bilinen Ak Ana vermiştir. Mitolojide daha farklı senaryolarda yaratılış öyküleri yer edinmiş olsa da genel kabul gören hikaye ana hatlarıyla bu şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Türk mitolojisinde insanları, kadınları, denizleri, suyu ve hayvanları koruyan birçok tanrı ismi olduğu görülür. Kitaplarda adı en çok geçen tanrılar şöyledir;
Hristiyanlık öncesinin din ve inanışlarını şekillendiren İskandinav mitolojisi, bir yaratılış efsanesi ile başlamaktadır. İskandinav mitoloji kitapları incelendiği zaman boşluğa benzetilen, Ginnungagap adı verilen bir uçurum; karanlık ve soğuk kuzey, aydınlık ve sıcak güney karşımıza çıkmaktadır. Kuzeyin adı Nifleheim, güneyin adı ise Muspell olarak bilinmektedir.
Yaratılış hikayesi, güneydeki Muspell kıvılcımlarının kuzeydeki buzları eritmesiyle başlamıştır. Eriyip buzlardan damlayan su damlacıkları, boşluk olarak tasvir edilen uçuruma düşerek can bulmuştur. Bunun üzerine birleşen kuzey ve güneyden ilk dev olan Ymir şekillenir ve Ymir’i diğer devler takip etmektedir. Muspell’in eriyen damlalarından en ilkel inek olarak bilinen Audhumla var oluyor ve Ymir, bu ineğin sütüyle inek ise tuz bloklarıyla beslenmektedir. Tuz bloklarını yalayan Audhumla, ata tanrı olan Buri’yi var eder. Buri’nin Borr adındaki oğlu, Ymir’in devlerinin birinin kızı olan Besta ile evlenmiştir. Bu evlilikten üç çocuk doğar fakat en önemlisi Odin olarak bilinmektedir. Şiddeti ve aklı sembolize eden Odin, kaçan Bergelmir ve ailesi hariç tüm devleri yok etmiştir.
Mitoloji kitapları öneri listeleri incelendiği zaman en çok merak konusu olan eserlerin arasında Mısır mitolojisini anlatan kitapların yer aldığı görülmektedir. Günümüzden neredeyse altı bin yıl öncesine dayanan Mısır mitolojisi, tıpkı diğer mitolojilerde olduğu gibi kendine özgü bir yaratılış hikayesi ile başlamaktadır. Yunan mitolojisi ve Roma mitolojisinden etkilenen Mısır mitolojisinin ortaya çıkmasında reenkarnasyon inancı da önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Mısır mitoloji kitapları, insanın yaratılışının amacının insanın ebedi yaşama ulaşması olduğu görüşünü gözler önüne sermektedir. Bir kimse ebedi hayatını güzel geçirmek istiyorsa dünyadaki yaşamını da iyi ve mutlu geçirmelidir.
Yaratılış, karanlık ve kaos ile başlar. Yaratılış anını bekleyen bir de Heka vardır. Heka, büyü tanrısıdır. Yalnızca sudan oluşan bu kaotik boşluktan Atum adı verilen tanrının bulunduğu bir tepe yükselir. Atum, yalnızlık hissine tahammül edemez ve kendi gölgesiyle çiftleşerek iki çocuk var eder. Shu, Atum’un tükürdüğü hava tanrısı; Tefnut ise Atum’un kustuğu nem tanrısı olarak bilinir. Tefnut ve Shu, dünyayı kurmak üzere babalarının yanından ayrılır. Atum, dönmeyen çocuklarını arayıp bulmak üzere tek gözünü çıkartıp dünyaya gönderir. Bu göz, ‘’Ra’nın gözü’’ veya ‘’her şeyi gören göz’’ olarak da bilinmektedir. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra Tefnut ve Shu, babalarının gözüyle birlikte tepeye geri döner. Atum, çocuklarını görünce mutluluktan ağlar. Bu esnada dökülen gözyaşları, tepenin topraklarına düşerek kadın ve erkeği var eder. Lakin ortaya çıkan bu insanların yaşayabilecekleri bir mekan bulunmamaktadır. Tefnut ve Shu çiftleşerek Geb adı verilen yeryüzünü ve Nut adı verilen gökyüzünü yaratır. Nut ve Geb, birbirine aşık iki kardeştir. Atum bu durumdan hoşlanmayarak onları ebediyen ayırır. Fakat Nut, Geb’ten hamiledir. Bu hamilelikten doğan 5 tane çocuk eski Mısır tanrıları olarak bilinir. Diğer Mısır tanrıları şöyledir;
Bir dinde veya belirli bir coğrafyada yaşamış bir halkın kültüründe yer almış tanrıları ve kahramanları konu alan efsanelere mitoloji adı verilmektedir. Mitoloji üzerine kitaplar, insanın doğumu ve evrenin oluşumundan başlayan bir yaratılış hikayesiyle şekillenir. Kaynağı Antik Yunan’a dayanan mitolojik hikayeler, zaman içerisinde çeşitli coğrafyalar üzerine şekillenmiş ve birbiriyle etkileşim halinde olmuştur. bireylerin inanma ihtiyacını ve iç güdüsünü karşılayacak bir yanıt niteliği taşıyan mitolojik hikayeler, aynı zamanda toplumların ortak değerler beslemesine olanak tanıyarak toplumsal birliğin korunmasına da katkı sağlamıştır. Din ve mitoloji genel olarak birbirinden ayrı kabul edilse de birbirleriyle bağlantılı noktalar olduğu da Mitoloji ilk yaşam, ilk doğum, ilk beslenme, ilk avlanma, ilk yerleşim ve ilk ölüm gibi pek çok ilkten meydana gelmektedir. Dinle ilgili noktalar veya dinle kesişen noktalar kutsal kabul edilir. Mitolojiyi oluşturan mitozlar dinden beslenir. Mitolojiler genel olarak dinin zayıf veya yetersiz kaldığı noktalarda inanılır hale gelmiştir fakat inanç şahsi olduğu için kesin bir ayrım yapmak mümkün değildir. Bu noktada iki ana teori yer alır. Bu teorilerden ilkinde uzmanlar, mitoloji ve dinin aynı zamanda ortaya çıktığını fakat mitolojinin dini bozduğunu savunurken ikinci teoride mitoloji ve din arasında hiçbir bağlantı kabul görmemektedir.