Tükendi
Gelince Haber VerEserin başından sonuna kadar hissedilen yalnızlık ve izolasyon, okuyucuya Stefan’ın kaybolmuşluğunu derinlemesine hissettiriyor. Dış dünya ile iç dünya arasındaki bu zıtlık, Stefan’ın hikayesinin merkezinde yer alıyor. Dış dünyadaki nesneler, insanlar ve olaylar ona giderek daha da uzaklaşırken, içsel dünyasında sanrılar ve sesler giderek daha baskın hale geliyor. Gerçeklikle bağını koparan bu süreç, okuyucunun Stefan’a dair umudunu her geçen sayfada biraz daha azaltıyor ve bu, eserin etkileyici gücünü artırıyor.
Bu noktada eserin, şizofreni üzerine bir bilinçlendirme ve anlayış geliştirme aracı olduğu söylenebilir. Yazar, bu hastalığın biyolojik ve psikolojik yönlerini aynı anda ele alarak, şizofreniyi anlamanın ne kadar zor ama bir o kadar da önemli olduğunu vurguluyor. Metin, okuyucuya yalnızca bir öykü sunmuyor, aynı zamanda şizofrenik bir zihinle empati kurmayı hedefliyor. Stefan’ın yaşadığı her olay, onun zihinsel çöküşünün bir adımı olurken, okuyucu bu yolculuğun her aşamasında ona eşlik ediyor.