Tükendi
Gelince Haber VerPala bıyıkları, pembe yanakları, koca göbeğiyle sevimli bir adamdı Bakkal Hurşit. Koca ekmek kasasıyla önünde durdu. “Nereye böyle Mennan Dayı, sabah sabah bu ne acele?”
“Hiiç,” dedi, yana kaymak istedi. Mennan hastahaneye yetişmek istiyordu. Şimdi derdini anlatsa, bir sürü tarif verecek, onu oyalayacaktı. O ağrının içinde aklına bir muziplik geldi.
“Sana söyleyemem, bu bir sır,” dedi.
Hurşit daha da meraklandı. Artık hiç bırakmazdı.
“Beni bırak,” dedi, bırakmayacağını bile bile...
“Kimseye söylemezsen, söylerim,” dedi. Hurşit:
“Tamam, söylemem,” diye söz verdi.
Kendince işaretle söylememe yemini yaptı. Parmaklarını çapraz yaparak, güya ağzınının fermuarı varmış gibi çekti. Dudaklarını sıkıca kapadı. Sevimli ve komik görünüyordu. Mennan:
“Ben, köyün ormanında gezerken yaralı bir tavşan buldum.” dedikten sonra sağına, soluna baktı. Sesini kıstı, kimsenin duymadığından emin olunca:
“İşte, o tavşan yumurtladı. Bu yumurtalar çok kıymetliymiş! Çok para ediyormuş!” deyince...
Bakkal Hurşit’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
“Onun için acele ediyorum, yumurtalar soğumasın.”