Tükendi
Gelince Haber Ver*Ey Türk’ün Büyük Atası;
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe hiç yılmadan, hiç korkmadan yürüyeceğime and içerim. Varlığım Türk Varlığına armağan olsun!
Ne Mutlu Türküm Diyene!*
İçimde kor gibi yanan, gün geçtikçe gümrahlaşan Atatürk sevgisinin, Atatürk aşkının yazmamı emrettiği elinizde tuttuğunuz bu kitabımı, başlangıçtan bu güne, Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin özgür ve bağımsız yaşaması için seve seve canlarını feda eden, vatanımızın ebedi bekçileri aziz şehitlerimizin, bu yolda canlarını veremedikleri için bir uzuvlarını vererek sakat ya da yarım kalan gazilerimizin, onların başkomutanları olan Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz ruhlarının feryadı olarak kaleme aldım.
Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmaya çalıştım. Biliyorsunuz, onu anlatmaya ne kalemler, ne mürekkepler ne de ömürler yeter; o anlatılamaz, o sadece hissedilir; duygularla, yürekle, onun için atan kalple hissedilir. Hissettiğimi düşünüyorum. Elbet okuduktan sonra kararı sizler vereceksiniz. Onu, hissedip etmediğimi de sizler göreceksiniz. Yapabildiysem, görevini yapan bir insan olarak mutlu olurum, yapamamışsam bağışlamanızı dilerim. Bu kadar yapabildim, derim.
Mustafa’yı, doğduğu, büyüdüğü çevreyi, okullarını, hocası Mustafa Efendi’yi, içinde yaşadığı siyasi şartları, kurduğu ya da katıldığı gizli cemiyetleri, Çanakkale savaşlarını, İstanbul faaliyetlerini ve Samsun’a gidişini, kongreleri, Batı Cephesi savaşlarını, uğradığı ihanetleri, Lozan Anlaşmasını, Saltanat’ın ve Halifeliğin kaldırılmasını, Cumhuriyetin ilanını, ilkelerini ve devrimlerini hangi şartlar altında, nasıl başardığını anlattım. Onu ölümsüz yapan işleri nasıl ve hangi şartlar içinde gerçekleştirmeye çalıştığını yazmaya gayret ettim. Onu hiç düşünceleri ile baş başa bırakamadım.. Aşklarından, sevgilerinden bahsedemedim. Çünkü, onun yalnız başına kalacak, sevgilisini, aşkını, düşünecek hiç zamanı olmadı ki…
Hakkında alçakça yazılanları, atılan iftiraları, yalanları belgeleriyle çürüttüm… Onu itibarsızlaştırmaya çalışanlara verdiğim cevaplarla, aynaya bakmaları gerektiğini hatırlattım. Onun, yalanlarla, iftiralarla, yıkılamayacak kadar güçlü olduğunu, milletin gönlünde yaktığı sevgi ateşini hiçbir gücün söndüremeyeceğini görmenin ve anlatmanın mutluluğunu yaşadım. Onun yolumuzu aydınlatan bir ışık, içimizi ısıtan bir güneş, ruhumuzu dolduran bir aşk, dünyalara sığmayacak bir sevgi olduğunu herkese, sevsin ya da sevmesin göstermek istedim. Buyurun sizler de okuyun ve onu iyi tanıyın!