Matematik ve fizik sözcükleri alan dışından insanlarda genellikle anlaması ve hoşlanılması zor kavram anıları çağrıştırır. Okul sıralarındayken öğretmenlerim fırsat buldukça bilimi "kuru" bir konu olarak niteler birçok öğrenci de bunu onaylardı. Bir matematik formülünü basılı görmek akıl erdirilemezliğin hatta büyünün kesin işaretiydi. Şimdi bile bilim uğursuz işler yapmakla sık sık suçlanmakla, yaptığı iyi işler unutulmaktadır.Bu olumsuz görüşlere karşın, bilimsel araştırma sanatsal yaratım kadar büyüleyici, dramatik ve insan ilgisiyle dopdoludur. Ama edebiyat ya da sanat dallarında önem verilen tarihsel ve özyaşamsal yönlerin pek çoğu bilim öğretiminde ihmal edilmektedir. Bunun olası nedeni bilimin birikimci karakteridir. Newton olmasaydı da, birisi kal- kulüsü bulur kütleçekimini keşfederdi, ama Shakespeare’siz Hamlet olmazdı, işte bu yüzden Shakespeare’in hayatını öğrenmek Newton’unkinden daha haklı görülmektedir.Bununla birlikte, fiziğin de zengin insansal bileşenleri olduğuna inanıyorum ve burada asıl bu öğeyi betimlemek istiyorum. Kendimi fizikle sınırlandırıyorum çünkü bu alanda doğrudan bilgi sahibiyim. Umarım bu yakınlık, fiziğin gerektirdiği bazı esinlenmeleri, yaratıcı çabayı ve dramayı aktarabilmeme olanak sağlar.Bu tarihsel yönler fizikçi olmayanları da ilgilendirmelidir. Sıkça ve olasılıkla doğru söylendiği üzere, bilim için 19. ve 20. yüzyıllar Rönesans’ın sanat için olduğu kadar parlak ve eşsiz bir dönemdi. Michelangeloların ya da Shakespearelerin bir çağdaşı olma şansına sahip kişi bunu salt yapıtlardan kavranabilenin ötesinde bir yakınlık ve acıyla anımsayabilir. Her ne kadar bilimsel yeniden doğuşun büyük simgelerinden biri, Marie Curie, Bilimde nesnelerle ilgilenmeliyiz, kişilerle değil demişse de, bu yargının çok katı olduğuna inanıyorum.Bu kitapta bu yüzyılın bazı büyük fizikçilerinin kişiliklerini ve başarılarından bazılarını herkes tarafından anlaşılabilir yapmayı deneyerek aktarmaya çalışacağım. Biraz iyi niyetle ve biraz eksiklikle, bu mümkündür. Salt meslektaşlar için anlaşılabilir ve teknik olmaktan kaçınacağım. Okuyucular, arada bir, çok zor buldukları birkaç sayfayı ipin ucunu kaçırmadan atlayabilirler.Yine de, biraz fizik bilgisi gereklidir. Michelangelo’ın Davud’una hepimiz bakabilir ya da Hamlet’i okuyabilirken, biraz hazırlık olmadan Schrödinger eşitliğini ya da ışık paketçiğinin ikili doğasını anlamak olası değildir. Matematiksel bağıntılar konuyu kolaylaştırır. Galileo’nun belirttiği gibi, matematik fiziğin doğal dilidir, Volta ve Faraday da büyük fiziklerini yazarken biçimsel bir matematik dili kullanmadılarsa da matematiksel düşündüler ve genel matematik bilgisizlikleri onları birazcık, ama çok değil, zor anlaşılır yaptı.