Tükendi
Gelince Haber Ver45 yıllık yaşamında Cumhuriyet ve Anadolu kültürü boy attı içinde fersah fersah. İçinde biriken bu deryayı dışa vurmak için bıkmadan usanmadan okudu, yazdı. Adnan Binyazar’ın dediği gibi “bir kalın abdal” misali Anadolu’yu gezdi. Bir ayağı Hacı Bektaş’ta, bir ayağı Sivas Banaz’da, bir ayağı Mersin Aşıklar Bayramında, bir ayağı Trakya türkülerinde gitti geldi, “yüksek yüksek tepeler”den.
1979 yılının son aylarında Prof. Dr. Ümit Doğanay ve Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil öldürülüyor. Kaftancıoğlu bu iki bilim adamının cenazelerinde hep ön sırada. Sonra bir yazı kaleme alıyor “Beş Kardeşin Ölümü” başlıklı. Bu iki bilim insanı için şöyle diyor “tabutlarını taşımaya ve mezarlarına bir avuç toprak atmaya gücüm yetmedi. İçim kaldırmadı. Yapamadım. Kara donlu, kara dinli gölgelerin karanlık kurşunlarıyla gittiler.” diyor.
Cenazelerinde ön sırada olduğu Prof. Dr. Ümit Doğanay ve Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’le aynı kaderi paylaşıyor. Yani “Kara donlu, kara dinli gölgelerin karanlık kurşunlarıyla” O da 11 Nisan 1980 de toprağa düşüyor.
Dede Korkut masallarında, Köroğlu destanında, Pir Sultan diyarında, Âşık Veysel’in uzun ince bir yolunda vurdular onu.
Cilavuz Köy Enstitüsü’nün yontma taş duvarlı okulunda okuduğu dünya klasiklerinde, Evreşe’nin dar yollarında, TRT İstanbul Radyosunda yaptığı “Dilden Dile” programında, karanlıktan aydınlığa çıkmak için mücadele verdiği bir “Dönemeç”te vurdular onu.