O, övünerek zavallı kuşa karşı kazandığı zaferi anlatırken, ben hep akıllı kuşlar düşünürdüm. Keşke akıllı kuşlar olsaydı. O akıllı kuşlardan biri gelseydi, Stephan’ın saklandığı çalıların çevresini incelese, onu gördükten sonra süzülüp çalıların üstüne konar gibi yapsa, Stephan tam nişan alırken havalansa, havada üç beş kez daireler çizerek dönse, sonra da uçmaktan vazgeçmiş gibi yeniden çalıların üzerine süzülse, yine Stephan tam nişan alacağı zaman yükselse, Stephan kızarak beklerken, akıllı kuş tekrar pike yapan bir uçak gibi çalıların üzerine süzülse, Stephan’ın dudaklarına alaylı bir gülümseme yayıldığı an, akıllı kuş yeniden yükselip gökyüzüne karışsaydı. Stephan da sapanı elinde öyle kalakalsaydı.