Tükendi
Gelince Haber VerTarih, tarih kitaplarındaki kadar değildir.
Oğlu Süleyman Paşa’nın talihsiz ölümünden kısa süre sonra Orhan Gazi de ölünce Osmanlı Beyliği’nın başına geçen I.Murad, yarım kalan Trakya seferini tamamlamaya kararlıdır. Çimpe Kalesi’nin kuzeyindeki küçük kaleleri ala ala Hadrianapolis önlerine gelen Osmanlı kuvvetleri Lala Şahin Paşa’nın tedbirsizliği nedeniyle bir gece baskınına uğrar ve çok kayıp verir. Tuna’dan Fırat’a adlı bu roman işte o baskından sonraki zamanın romanıdır.
Murat Tuncel’e göre bu seri romanlar beş yüz yıllık bir zamanın romanı olsa da, okuyucu bu romanlarda hiçbir tarih kitabının yazamadığı, olayları, ihanetleri, efsaneleri, mitolojik öyküleri ve dillendirilemeyen aşkları bulacaktır.
*Ey Karamanoğlu! Bu âlem bahçe, dünya da saraydır. Bu sarayın kapısında kimi dilenci, kimi de beydir. Ama ne dilenci ebedi dilenci, ne de bey ebedi beydir*
*İşte o zaman babam, Minosluların büyük uygarlıklarının Akhaların üfürüğüyle nasıl yıkıldığını anlatır; Atinalılardan, Ispartalılardan, Büyük Philip zamanından övgüyle söz eder, Roma döneminin başlamasından sonra Levantenlerin büyük denizin doğusundaki adalarda nasıl mantar gibi çoğalıp denizimizi bile kirlettiklerini söyler ve daha önce var olan din kardeşliğinin nasıl korsancılığa dönüştüğünü anlatırdı.
Dardanel, yüzyıllardır bakışlarından silinmeyen Leondros ile Hero’nun hüznüyle ilerleyen gemilere bakarken, *Ben, Atinalıların Mavra sahillerini, Altıncı Midredathes’in Adalar Denizi’nin adalarını, Pers aslanı Serhas’ın Atina’yı yakmaya giden gemilerini gördüm. Ama hiçbiri Yeşil Kont’unkiler kadar görkemli değildi. Fakat beni bunlar da etkilemedi, çünkü ben Metis’in karnındaki Athena’ dan korkan Zeus’un Metis’i yutmaya gidişinden beri hiçbir savaşçıyı sevmem.* Dedi..