Tükendi
Gelince Haber Verİstanbul, geçmişinde ne kadar güzel, naif ve saftı!.. Sessiz ve kibardı!.. Saygılıydı, kanaat kardı!.. İnsanları hazımlıydı, öteki dünya ağırlıklı, *madde*den elden geldiğince uzaklaşarak, tevekküle yönelik yaşam modelleri çerçevesinde sade ve *basit* bir ömür sürerler; ahiret yolculuğu için âdeta *suni dünyada* hazırlık yaparlardı. Yani, *manen doyuma* önem verirlerdi ve sanki İstanbul’da yaşayan herkesin dilinden, *hırslardan arınmış, basit, sade bir yaşamın* ne denli değerli olduğunu anlatan şu mısralar düşmez gibiydi:
Acep ne safa var sim ü zer’inde,
insan bırakır hepsini hin-i seferinde!..
İşte, elinizdeki bu kitapla birlikte, İstanbul’un gizli kalmış kuytularında saklanan binbir türlü hatıranın izinde yürürken, vaktiyle bu eşsiz şehrimizin salt *kompozisyonal* değil, sosyal yaşam ölçütleriyle de ne denli değerli ve göz alıcı olduğunu, bir o kadar da *ilginç, sıradan ve de tuhaf* anıları bünyesinde muhafaza ettiğini hayretle okuyacaksınız.
Haydi o zaman… Dönün geçmişe, İstanbul’un kuytularında kaybolun… Evliya’nın deyimiyle *dillerin tabir, kalemlerin tasvir etmesi mümkün olmayan* İstanbul’un içinde yitip gidin... Ve soluksuz okumaya başlayın şimdi İstanbul’u!..
*Tuhaf ve kısa* öykülerde!..