Üç denize de kıyısı olan ve bir iç denizi bulunan ülkemizde, ne yazık ki deniz kültüründen uzak yaşamaktayız. Denizlerimizin bize sunduğu nimetlerden akılcı bir şekilde faydalanmak yerine, kıyılarımızdaki korsan yapılaşmalar, foseptik ve sanayinin kimyasal atıkları kontrolsüz avcılık, kıyı topografyasını değiştiren flora ve faunayı yok eden hafriyatlar, troller ve su altı definecilerinin yaptığı kültür mirası tahribatı ile bir Vandalizm örneği vermekteyiz.
Beşbin yıl öncesine giden Antik Çağ deniz ticaretinin en önemli rotalarından birisi de Anadolumuz kıyılarıdır. Senede beş geminin battığı hesabıyla en az 25 bin batık birer kültür hazinesi olarak kıyılarımızda yatmaktadır.
Günümüze kadar binlerce yıldır pek çok uygarlık Anadolu ve kıyılarında doğmuştur. İlk tarih, ilk coğrafya, ilk para, ilk destanlar ve daha birçok ilk bu topraklardan dünyaya yayılmıştır. Bu gün Türkiye kıyıları arkeolojik açıdan ilgili tüm insanları kıskandıracak kadar zengindir. Bu yüzden yüz elli yılı aşkın bir süredir bu topraklar ve denizin altı bir kısım yabancı bilim adamı ve maceracılar tarafından arşınlanmış, bazı ören yerleri hallaç pamuğu gibi atılmıştır. Batının büyük müzelerinde bu topraklara ait sayısız eser sergilenmekte, birçoğu ise çok sayıda koleksiyonerin kapalı kapıları arkasında el değiştirmeye devam etmektedir.