Tükendi
Gelince Haber Verİnsanın doğal çevre ile ilişkisi daha sağlıklı, güvenli, uzun ömürlü bir yaşam elde etmek, böylece ekolojik dengeyi koruyarak sürdürülebilirliği sağlamak üzerine kuruludur denilebilir. Bu ilişkide çoğu zaman beklenen düzeyde karşılıklı yarar devam ettirilmekle birlikte, arzu edilmeyen durumlarla karşılaşıldığı da olmaktadır. İçinde bulunulan dönemi tanımlarken sıkça dillendirilen konuların başında iklim değişikliği gelmektedir. Yaşanan olumsuzluklara atfen iklim değişikliği, küresel ısınma, karbon ayak izi gibi kavramlarla ifade edilen bu durumun günlük yaşama yansıması endişe verici, hatta ürkütücü boyutlara ulaşmaya başlamıştır. Bu olumsuz tablonun temel sebebi olarak insanın daha kolay, daha konforlu yaşamak için daha çok üretip daha çok tüketme eğilimi gösterilmektedir. Aslında üretirken de kaynakların tüketildiği ve bunun ihtiyaçtan fazla ya da kontrolsüz şekilde yapıldığı durumlarda, üretimden beklenen bireysel faydadan çok daha fazla toplumsal zararla karşılaşıldığı açıktır. İklim değişikliği ve sera gazı salımının olumsuz etkileri çok sayıda can ve mal kaybının yaşandığı felaketler ve salgın hastalıklar gibi doğrudan canlı yaşamını tehdit eden olaylar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu durumun sosyolojik, psikolojik, ekonomik, finansal, hukuki, vb. pek çok yönden araştırmaya değer sonuçları bulunmaktadır. Son yıllarda daha çok farkına varılarak, başlangıçta cılız adımlarla da olsa bu olumsuz tabloyu düzeltmek için önlem almak adına yapılmaya çalışılan uluslararası anlaşmalar, düzenlemeler, eğitimler, gerçekleştirilen faaliyetler gittikçe daha görünür hale gelmiş ve dünya çapında etkili olmaya başlamıştır. Ancak yüzyıllarca süren insan faaliyetlerinin sonucu ekolojik dengedeki bozulmanın onarılması da uzunca bir zaman alacaktır. Buna karşılık bugünü ve yarını yaşanabilir kılmak için yapılması gerekenler vardır. Bu amaçla günümüzde her alanda kullanılan tılsımlı şemsiye kavramlardan biri sürdürülebilirliktir.