Tükendi
Gelince Haber VerTürkler, tarihin erken dönemlerinden itibaren dünya üzerinde yaşadıkları bölgelerde birbirini takip eden güçlü
devletler kurdular. Tarihteki ilk Türk devletinden günümüze kadar Türk tarihi bütünlük ve süreklilik göstermektedir. Tarihî
süreç içerisinde arka arkaya kurulmuş olan halef selef bütün Türk devletlerinin siyasi, içtimai ve kültürel açıdan önemli
ölçüde farklılık göstermediği görülmektedir. Bu bağlamda, Türk devletlerine bakıldığında devleti hanedanlar temsil eder ve
hanedanlar değiştikçe devletin adı da değişir. Dolayısıyla, esasen hepsi aynı devlettir. Türklerin genetiğinde olan bağımsız
yaşama ve devlet kurma geleneği, İslamiyetin kabulünden sonra da farklı coğrafyalarda kendini göstermiştir. İslamiyetin
kabulüyle birlikte kurulan ilk Müslüman-Türk devletlerinden biri de Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da hüküm
süren Gazneliler’dir. Devletin kurulduğu ve faaliyet gösterdiği coğrafya, ilk zamanlardan Gazneliler Devleti’nin kuruluşuna
kadar Türk tarihi, kültürü ve medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Adını, başkentleri Gazne’den alan bu şehirde
kurulan devletin ilk idarecileri, seçimle yönetime geldi. Alptegin’in köle pazarında başlayıp Gazne tahtında son bulan
yükselişiyle devletin temelleri atıldı. Daha sonra Sebüktegin ile birlikte Gazneliler Devleti’nin yıldızı ve saltanat güneşi
parlamaya başladı. Nitekim Gazneliler, Sebüktegin’in Gazne’de mutlak hâkimiyetini tesis edip ordunun ve devlet erkânının
desteğini arkasına almasından sonra elverişli konumu nedeniyle Hindistan’a doğru hâkimiyet sahasını genişletti.
Sebüktegin’in vefat etmesinden sonra tahta geçen oğlu Sultan Mahmûd zamanında da benzer siyaset takip edildi.
Gazneliler’in yükselişi ve fetihleri, Sultan Mahmûd döneminde de devam ederken devlet en ihtişamlı dönemini yaşadı.
Türk-İslam dünyasının müstesna devlet adamlarından olan ve ömrünü savaş meydanlarında gaza ile geçiren Sultan
Mahmûd, vefat ettiği zaman babası Sebüktegin’den teslim aldığı devleti batıda Azerbaycan topraklarından doğuda
Hindistan’ın yukarı Ganj vadisine; kuzeyde Harezm’den güneyde Hind Okyanusu sahillerine kadar uzanan çok geniş bir
sahaya hükmediyordu. Ancak kısa süreli bir mücadeleden sonra büyük beklenti ve teveccüh ile tahta çıkan oğlu Sultan
Türkler, tarihin erken dönemlerinden itibaren dünya üzerinde yaşadıkları bölgelerde birbirini takip eden güçlü
devletler kurdular. Tarihteki ilk Türk devletinden günümüze kadar Türk tarihi bütünlük ve süreklilik göstermektedir. Tarihî
süreç içerisinde arka arkaya kurulmuş olan halef selef bütün Türk devletlerinin siyasi, içtimai ve kültürel açıdan önemli
ölçüde farklılık göstermediği görülmektedir. Bu bağlamda, Türk devletlerine bakıldığında devleti hanedanlar temsil eder ve
hanedanlar değiştikçe devletin adı da değişir. Dolayısıyla, esasen hepsi aynı devlettir. Türklerin genetiğinde olan bağımsız
yaşama ve devlet kurma geleneği, İslamiyetin kabulünden sonra da farklı coğrafyalarda kendini göstermiştir. İslamiyetin
kabulüyle birlikte kurulan ilk Müslüman-Türk devletlerinden biri de Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da hüküm
süren Gazneliler’dir. Devletin kurulduğu ve faaliyet gösterdiği coğrafya, ilk zamanlardan Gazneliler Devleti’nin kuruluşuna
kadar Türk tarihi, kültürü ve medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Adını, başkentleri Gazne’den alan bu şehirde
kurulan devletin ilk idarecileri, seçimle yönetime geldi. Alptegin’in köle pazarında başlayıp Gazne tahtında son bulan
yükselişiyle devletin temelleri atıldı. Daha sonra Sebüktegin ile birlikte Gazneliler Devleti’nin yıldızı ve saltanat güneşi
parlamaya başladı. Nitekim Gazneliler, Sebüktegin’in Gazne’de mutlak hâkimiyetini tesis edip ordunun ve devlet erkânının
desteğini arkasına almasından sonra elverişli konumu nedeniyle Hindistan’a doğru hâkimiyet sahasını genişletti.
Sebüktegin’in vefat etmesinden sonra tahta geçen oğlu Sultan Mahmûd zamanında da benzer siyaset takip edildi.
Gazneliler’in yükselişi ve fetihleri, Sultan Mahmûd döneminde de devam ederken devlet en ihtişamlı dönemini yaşadı.
Türk-İslam dünyasının müstesna devlet adamlarından olan ve ömrünü savaş meydanlarında gaza ile geçiren Sultan
Mahmûd, vefat ettiği zaman babası Sebüktegin’den teslim aldığı devleti batıda Azerbaycan topraklarından doğuda
Hindistan’ın yukarı Ganj vadisine; kuzeyde Harezm’den güneyde Hind Okyanusu sahillerine kadar uzanan çok geniş bir
sahaya hükmediyordu. Ancak kısa süreli bir mücadeleden sonra büyük beklenti ve teveccüh ile tahta çıkan oğlu Sultan