Tükendi
Gelince Haber VerYaş altmışını geçince "tasavvuf" deryası iyice yoğurdu beni;
Ya da başka bir deyimle yeniden doğurdu beni
Ben deryaya daldıkça, derya derinleşti, derinleştikçe de yepyeni kapılar nurlandı önümde; Nesimiler, Mansurlar, Yunuslar,
Hacı Bektaşlar, Pir Sultanlar…
Öyle bir yere vardım ki artık, daldığım deryada boğulur oldum
Boğuldukça huzuru, mutluluğu ve aradığım beni de bulmuştum
*Bir derdim var, bin dermana değişmem…* dizelerindeki sırrı çözer ve de yaşar olmuştum.
Bu nefesler aynı zamanda benim dünden yarına, benden bana, benden Hakk’a bir iç yolculuğumdur...
Hem zahirem hem batinem hem bir canım hem de tenim
Hem Gani’yem hem faniyem hem dört kitap hem de dinim
Ben benimle ben değilem, on sekiz bin alemleyim
Vahdeti mevcutta sırrım, sır içimde hepsi benim
Noktayı amaya girip, can içinde can bulmuşam
Kandilden bir ışık inmiş, Ademi mahluk olmuşam
Hakk cemalim göze geldi, faş eylendim Miraç’ta
Arşı kürsü dar gelirken, bir katreye dolmuşam
Ol katrede zuhur oldum, deryanın en deriniyem
Ketm i ademden çok öte, bir bebenin torunuyam
Bir göz açıp kapamaya aleme ifşa olmuşam
Harabat mülkünde mihman, bir divane Deruni’yem