Tükendi
Gelince Haber VerYüreğimi yokluyorum: Üşümüş! Gördükleri ve yaşadıkları karşısında işleyişini durdurmuş; isteyerek atmıyor…
Çünkü biliyor ki hiçbirimiz kendimize ait değiliz. ‘‘onlar’’ için birbirimizi yontup şekillendirmekten ve insanlığı kemirmekten başka yaptığımız bir şey yok. Aslına bakarsanız bir anlamımız da yok. Anlam taşıdığını düşünen kim varsa hepsi yanılmakta. Çünkü biz, yaşamıyoruz. Biz sadece ölüme hazırlanıyoruz!..
Bu gerçek, kendisini fark etmemiz için tüm çıplaklığıyla önümüze serilmişken; neden onu görmüyor, duymuyor, konuşmuyor ve anlamaya çalışmıyoruz ki? Başından sonuna kadar yalanlarla kasılan bir hayatta, neden hâlâ var olmak için sonsuz bir çaba sarf ediyoruz? Neden yokluk için savaş veriyor, haykırmak gerekirken susuyor ve öylece, ince ince yanışımızı seyrediyoruz?
Neden? Kimler için? Hangi haklı sebeplerle?
Sorular, sorular, sorular… Bu kitabı yazarken, gölgemle birlikte tüm bu sorulara ne çok cevap aradık, ne çok konuştuk…
Tuhaf ama başka bir dünyadan gelen bu varlığı; kendi insanımdan çok daha yakın buldum, daha çok güvendim ve daha fazla sevdim. Çünkü o, bizler gibi değildi. O, sadece kendisiydi ve hiç mi hiç korkmuyordu…
Kitap bitip de gölgemi yolcu ettiğimdeyse insanları anlamaya çalışmanın boş bir çaba olduğunu bir kez daha fark ettim. Çünkü onlar ve ben, aynı dünyadan değildik; asla da olmamıştık.
Şimdi; tüm bu insanların arasından geçip hayatlarına değiyorum, ama aslında aralarında bir yabancı olarak yaşıyorum. Işık’ın da dediği gibi: ‘‘Hayat; seni senden uzak tutan bir hareketlilikten ibaretse, kendine ait bir resim çizemezsin.’’
İşte ben de kendine ait bir resim çizemeyenlerdenim.