Tükendi
Gelince Haber VerModern zamanlar her şeyi gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ama hiçbir şeyi görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz unutma zamanlarımız. Garip şeyler oluyor, bir şeyler siniyor zihnimize ve her şeyi unutuyoruz. Yunan mitolojisi, Hades’te akan ve suyundan içenlerin geçmiş hayatlarına, dünyada yaşadıklarına dair her şeyi unuttukları bir nehirden, Lêthe’den söz eder. İlahi Komedya’da Dante, aynı motifi Araf`ta akıttığı bir nehir için kullanır. Uzay çağında durmadan Lêthe Suyu’ndan mı içiyoruz ki unuttuğumuzu yeniden ve yeniden unutuyoruz?
Ahmet Kahraman, Si ve Rehan’ını tam da böyle bir zamanda o güzel atlarına bindirip dört nala biz hafıza yoksunu “gölgeler” diyarına doğru koşturuyor. “Si ve Rehan”, omzuna dokunup geçtikleri her “gölgeye” Lêthe`nin zıddı olan Mnemosyne diye bir ırmağın da olduğunu, bu sudan içmesi halinde geçmişe dair her şeyi hatırlayacağını söylüyor.
Bir kesitini, sadece yirminci yüzyılın ilk çeyreğini değil, Kahraman bu romanında Kürt tarihinin bir bütününü anlatıyor. Trajedisini, sevdasını, yıkımını, direniş ve dirilişini zamanın öldüremediği capcanlı bir duyguyu berrak bir gerçeklikle ve yüzyılları birbirine bağlayarak aktarıyor. Sadece bir zulüm ve direniş sarmalını anlatmıyor, geniş bir kültürel topografyayı adeta yeniden dokuyor. İnleyen kavalının ezgileriyle hem bir halkın akıl almaz kederini hem de bir aşk ve direniş destanını edebi gücü ve nefis anlatımıyla yoğuran bu romanıyla yazar, kaynağıyla bağını yitirmeye yüz tutmuş günümüz edebiyatına yepyeni imkanlar, geniş ve taptaze bir yaşam soluğu kazandırıyor.
Si ve Rehan, unutmak istesek bile büyükanne ve büyükbabalarımızın çığlığını asla unutamayacağımızın dokunaklı hikayesi, uçurumların derinliğiyle sınanmış aşklarının ve cesaretlerinin susmak bilmeyen ezgisi.