Tükendi
Gelince Haber Ver7 Kasım Cuma, Concarneu`da el ayak çekilmiş. Eski kentin surların üstünden görünen ışıklı saati on bire beş kalayı gösteriyor. Deniz yükselmiş, güneybatıdan kopup gelen fırtına limandaki kayıkları birbirine çarpıyor. Rüzgar sokaklara dalıyor, kağıt parçalarını önüne katıp olanca hızıyla sürüklüyor. Aiguillon rıhtımında tek bir ışık bile yok. Her yer kapalı. Herkes uyuyor. Yalnızca, alanla rıhtımın kesiştikleri köşedeki Amiral Oteli` nin üç penceresinde hala ışık var. Pencerelerde panjur olmadığı halde, yeşilimsi camın ardında gölgeler zorlukla seçiliyor. Kulübesinde büzülmüş olan nöbetçi gümrük memuru, yüz metre kadar ötedeki kahvede geç vakte dek oturan insanlara imreniyor. Önündeki gemi havuzunda öğleden sonra fırtınadan kaçıp limana sığınan bir kabotaj gemisi var. Güvertede kimsecikler yok. Palangalar gıcırdıyor, iyi toplanmamış bir flok yelkeni rüzgarda şaklıyor. Sonra kırılan dalgaların sürekli uğultusu, on biri çalmak üzere olan saatin tik takı. Amiral Oteli` nin kapısı açılıyor. Bir adam görünüyor; bir an, kapının aralığından içeridekilerle konuşmasını sürdürüyor. Fırtına kapıyor adamı, paltosunun eteklerini melon şapkasını uçuruyor.