Tükendi
Gelince Haber VerNüktedanlığı ve bitmek tükenmez enerjisiyle nam salmış Boris Vian bizi Paris`in merkezinde; kıyasıya rekabet halindeki sanat galerileri, pervasız garsonlar, her türlü çılgınlığa gebe yeraltı kulüpleri, müşkülpesent sanatçılar, ağır müdavimlerinden yılan kafeler, bitimsiz tartışmalarıyla varoluşçular, menüleriyle iddialı restoranlar, cazcılar ve şairlerin mekân bellediği müstesna semt Saint-Germain-des-Prés`nin hakkını verecek bir tura çıkarmayı vaat ediyor.
Boris Vian, geceleri dansın, aşkın ve elbette caz ritimlerinin izini süren, gündüzleriyse akşamın hayaliyle oradan oraya koşuşturan pek ünlü şahsiyetleri de ardına katarak avucunun içi gibi bildiği bu semti kâh kurumlu kâh çalımlı adımlarla arşınlarken; gözlemlerini titizlikle not ediyor: Köşeyi dönünce Le Flore`da harıl harıl çalışan Simone de Beauvoir`ı, biraz ileride elinde müsveddeleri ağzında sigarası dalgın dalgın yayınevinin yolunu tutan Albert Camus`yü, Le Lipp`in taraçasında arkadaşlarıyla hoşbeş eden Jean-Paul-Sartre`ı ve civarda takılan tek Oulipo`cu olma şerefine nail Raymond Queneau`yu bir bir selamlıyor.
Rotayı Paris`in bu en özgün semtine çevirmeyi düşünenlere Saint-Germain-des-Prés`nin "prensi" Boris Vian`dan kimi zaman bir seyir defteri kimi zamansa bir kültür rehberi yerine geçebilecek iştah açıcı bir panorama.