Tükendi
Gelince Haber VerÖlmeden, artık denetimimden çıkmış, özgürleşmiş bir aklın, kendi istediğince anımsattıklarını anlatmalıyım. Sancılı bir eylül anlatmalıyım size. Bütün şarkıları susturmuş, bütün kuşları öldürülmüş, bütün gülüşleri dondurulmuş bir Eylül. Eylül, zorla söyletilen marşlardı. Eylül siyah, atmış beş santim boy uzunluğunda, kırılmaz, hafif ve güçlü malzemeden üretilmiş, poliüretan siyah plastik coptu. Eylül çoğu zaman etimizdeki postal izleriydi. Eylül, zulümdü. Temiz havayı yeniden duyumsamamaktı. Eylül, kahırdı. Kimi zaman susuzluktan çatlayan dudaklarımızdı. Tuvaletlerin kirli çeşmelerinden akan bir avuç suydu içimizi serinleten... Eylül, beton kapakları açılmış fosseptik çukurlarıydı, içine girmeye zorlandığımız… Tenimizin rengini duvarlarına verdiğimiz renklerini bilmediğimiz karanlık hücreler, havasız koğuşlar, ay ışığının olmadığı... Kurumuş bir ekmek parçası. Eylül, karanlık mahzenlerdeki şaraplardı, üzümden değil, tenimizden sıkılmış...
*
Çıkarın takvimlerden Eylül’ü…