Tükendi
Gelince Haber VerEvvel zaman içinde, okumayla ilk kez tanışan insan toplulukları varmış…
Heyecanlarını, biz, bugünün insanının tam olarak anlamasına olanak yoksa da onları az çok tasavvur edebiliriz kafamızda. Matbaa ile tanışma, bir daktiloya, keskin dokunuşlu mürekkebe ve hokkaya sahip olma, anlatma telaşında olanı anlama telaşıyla çevreleyip bundan haz duyma, az buz şeyler olmasa gerek… Hep bir yeni yaratı ve “eşya” detayıyla başlayan heyecan silsilesi, okurken coşar, okuma edimi bitince soluklanıp durur, süzgeçten geçirir ve gerçek etkiye dönüşür. Evvel zamanların okuma telaşlılarını selamlayıp onlardan el alarak ilerlemek asli bir görev olmalı ki gıcır gıcır daktiloları yad edelim. Bir sağa bir sola salınışını gördüğünüz cihaza dokunursunuz, simsiyah mürekkep ve metal kokusunu içinize çeker, “tık tık tıkıkıkıtıktıkkkk” sesini işitir, eksik kalan tek duyuyu -tatma- da metinleri özümsediğinizde yaşamış olursunuz. Size “aidiyet”leyoldaşlık eden kitaba, daktiloya, bilgisayara minnettarlıkla teşekkür ederek altıncı duyunuzu da tamamlamış olursunuz…
Coğrafyalar, ırklar ne olursa olsun matbaa, daktilo, beş duyu ve pek tabii altıncı duyu tüm insanlıkta ortaktır.
Tüm insanlıkta ortaktır eşyaya, aidiyete, geçmişe, gelecek yeniliklere sarılma isteği. Bu isteği yalın hâlden çıkarıp değişik ufuklara salacak olan iki şey vardır: hatırlamak ve unutmak.
Evvel zaman içinde, okumayla ilk kez tanışan insan toplulukları varmış. O topluluklar da bir Sakız yanılsaması yaşayıp okuyacaklar belki yüzyıllar sonrasının bu satırlarını ve insanlık o vakit anlayacak asıl aidiyet duygusunun kendisine bahşedilmiş olduğunu…
Aidiyetli okumalar olsun hatırlayanlara da unutanlara da…