Tükendi
Gelince Haber Verİzmit’e ne yapmaya gidiyorum? Bilinen savunma yöntemlerini tek tek gözden geçiriyorum. İnkar mı? Yararsız olduğunu hissediyorum. Suçu akli dengesizlikle mi açıklamak? Soruşturmaların tümü bu yersiz ve akılsız itirazı yalanlamış. Ceza Kanunu maddelerini hafife almak mı? Fakat cinayet, tartışma ve itiraz kabul eden suçlardan değildir. Cinayet kaba, hoyrat, aşikar bir şeydir: Bir ceset ve işte cinayet. Savunması olanaksız bu davayı üstlenerek avukatlık ünümü tehlikeye attığımı düşünüyorum. Tren beni büzün hızıyla -saatte 30 mil- kesin bir yenilgiye doğru götürüyor. Müvekkilimi görmek için doğruca hapishaneye, hükümet konağı girişinin sağındaki bölüme gidiyorum. Gelişim her yerde duyulmuş. Ermeniler, Çerkezler geçtiğim yerlerde dikkatle beni izliyorlar. İzmit’in en büyük katilini kurtarmaya gelen bir çocuk! Başlarını sallıyor, inanamıyor ve birbirlerine soruyorlar: "Abukat bu mu? ... "Beni ne yapacaklar?" "Bilmiyorum." "Asacaklar mı?" "Hayır, hayır!" "Küreğe mi mahkum edecekler?" "Belki!" "Ceyran ne olacak?" "Ceyran kim?" "Nüş’ün karısı." "Başkasının karısından sana ne?"