Tükendi
Gelince Haber VerTürkiye tarihi genel tarihi gelişime uymakla birlikte, her ülke tarihi gibi özgün bir tarihtir. Net siyah ve beyaz renkler değil, ara tonlar ağır basar. İlk bakışta öyle kitaplarda yazıldığı gibi saflarını belirlemiş, kendi istemlerini program halinde formüle edip karşı karşıya gelmiş sınıflar göremeyiz. Tersine sanki her sınıf kendi üzerine vazife olmayan işleri yapıyormuş gibidir. Osmanlı padişahları kapitalizmin gelişimini engelleyecek yerde, yukarıdan aşağıya reformlarla onun önünü açmaya çalışırlar. Burjuvazi ise yıkması gereken devleti Osmanlı hanedanından daha çok sahiplenir. Hatta devleti kurtarmak için padişahları bile devirir. Ordu, yani düzenin silahlı gücü ise düzeni koruyacak yerde -2. Meşrutiyet`in ilanında olduğu gibi- devrimin vurucu gücü our.
Üst tarafta, yani egemen sınıflar arasında bunlar olurken alttakiler de, yani köylüler ve işçi sınıfı da pek kitaplarda yazılanlara uygun davranmazlar. Son Celali isyanlarının olduğu 1600`lü yılların ilk çeyreğinden 1900`lü yıllara kadar, yani şöyle böyle 250 yıl boyunca köylü ve işçi hareketi yoktur. Tek tek işyerleri 2. Meşrutiyet`le birlikte ortaya çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı`nın kitlesi köylüdür ama bu dönemde de bağımsız bir köylü hareketi gelişmemiştir. Bağımsız köylü eylemleri Cumhuriyet döneminde gelişmemiştir.
Meşrutiyet`te de, Kurtuluş Savaşı`nda da, Cumhuriyet`te de, ilericilikle gericilik, devrimcilikle tutuculuk, anti-emperyalizmle emperyalizm işbirlikçiliği içiçedir...
Türkiye Tarihi, ilk bakışta göze çarpan uyuşmazlıklara karşın, sınıflar mücadelesi öğretisini doğrulayan çarpıcı örneklerden biridir. Tarihi sürecin; siyasi önderlerin, liderlerin istemlerine ve keyiflerine göre değil de sınıfsal ihtiyaçlara göre belirlendiğini bu derece net olarak gösteren örnekler herhalde nadirdir.