Jean, durumunu kabullenmiş bir pranga mahkûmu gibi hissediyordu kendini. Hareketleri yaparken, tüm bu alıştırmaların ona sağlayacağı yararı düşünüyor, pes etme noktasındayken cesaretini tekrar toplamak için Bernard`a bir göz atıyordu. Arkadaşı yorulmuyor, temposunu hiç bozmuyordu. Bu zindeliği, bu sağlıklı görünümü nasıl koruyordu acaba?... Bu salonda birlikte aynı hareketleri yapmak ne güzeldi! Lisede, Jimnastik derslerinde çoğu kez yan yana olurlardı. Bernard`ın Jimnastik aletlerinde üstüne yoktu. Kedi gibi çevikti. Jean`a gelince, atlamak ve tırmanmak gibi hareketlere hiç yatkın değildi. Kendini bir un çuvalı kadar güçsüz ve ağır hissediyordu. Bir gün de olanca gayretini gösterirken hafifçe yellenmişti. Tüm sınıf katıla katıla gülmüştü tabii! Bu utanç duygusu haftalarca peşini bırakmamıştı. Onunla alay ediyor, önlerinden geçerken birbirlerine işaret edip burunlarını tıkıyorlardı. Ya Bernard? İlk önce diğerleri gibi o da gülmüştü. Ama sonra, epey sonra, Jean`la en çok alay edenlerden Lefaucheux`yü teneffüste bir güzel pataklamıştı. Müthiş bir dayaktı bu! En azından Jean öyle anımsanmak istiyordu. Arkadaşının bu kahramanca girişimi bekleye bekleye, acaba zamanla olmuş gibi mi düşünmeye başlamıştı olayı?... Bu anıda gerçekle düş payını ayırt edebilmek artık olanaksızdı. Günlüğünden bulup okuması gerekecekti.