Tükendi
Gelince Haber Ver1-Kitap; Sahibini Arayan Toprak
Bir toprağa sahip olmak isteyenin o topraktan çok daha fazla zengin olması lazımdır. Dili, dini, inancı ve umutları ne kadar güçlüyse; geleceğe dönük hayalleri umutlarına ve inançlarına ne ölçüde bir güven veriyorsa o ölçüde de toprağa sahip olunur. Sıradan bir toprağın vatan olabilmesi için terler, emekler gerekir; o toprağın uğruna ölebilmeyi de düşünmelisin! Canın o topraktan daha değerliyse üzerinde yürüdüğün yer senin vatanın olamaz; havasını soluduğun göğün altında yabancı sayılırsın. Adamıza gelenler terlemediler, terlettiler; emeklerini esirgediler, göz nuru dökmediler, bizim emeğimizin zengini oldular; ölmediler, bizi öldürdüler. Bu yüzden de onlar gitti. Bizler kaldık..
2-Kitap; Zaman Toprak ve Sahibi
Fransa, Venedik teklifine evet diyemez baylar, lütfen aklınızı kullanınız, evet diyemez Fransa. Çünkü Fransa`nın daha birkaç on yıl hayat damarları Türklerin elinde sayılacaktır, Türkler, Fransızları güçleninceye kadar besleyecekler. Şimdiki padişah Selim, babası Sultan Süleyman`ın Fransızlara bağışladığı hakları geri alabilir her an; kendi genişlettiği hakları da genişletilmemiş, hatta hiç verilmemiş sayabilir. O vakit Fransa çöker. Zayıf, para-sermaye durumu sıfır, ordusunu zor besler bir Fransa, cihan devleti kurmuş Türklerin koltuğundan ayrılmamak, dümen suyunda yüzmek zorundadırlar.
3-Kitap; Zaman Yürüyüşü
İspanya`da Endülüs Emevileri süse verdiler kendilerini, bir toprağın vatanlaşmasını değil, bir toprağın oyuncak süslenmesinde süsünü düşündüler...sanırım. Toprağın vatanlaşması kalıcı olabilmek demektir, kıyamete kadar senin soyunun devletleşmesi yerine geçer. Kıbrıs, şu anda bizim vatanın yüreği olmuş durumdadır. Ben derim ki..yürek önemlidir. Günümüz, birkaç yüzyıldan beri Müslümanların koruyucusu, İslam Dini`nin bayraktarı Türklerdir ve bize soracak olursanız kıyamet gününe sürüp gidecektir bayraktarlık, o halde, Kıbrıs`ı tutsaklığından kurtaracak, işkencesine son verebilmek güç de Türklerin gücüdür, ki başbuğları yüce padişahın başta gelen ve artık geciktirmeyeceği bir kutsal görevidir bu.
4-Kitap; Zaman Bir Dar Kapıda
Lala Mustafa Paşa`yı Ayasofya`nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul`dan, kendi bahçemden getirdim. Asılları İstanbul`umuza dikilen fetih çınarlarımızdandır, onların asılları Bursa`dan, Söğüt`ten getirilme çınarlardır. İnşallah bunlardan yetişecek onları da günü gelince başka topraklara dikenlerimiz bulunacaktır..
5-Kitap; Zaman Sarkacı
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın? Eğitmek kalıyor geriye, eğitim! Sen Kıbrıs`ta Türkmen`i başıboş bırakırsan kopar, çabuk kopar.
6-kitap; Zaman.. Yok
Girne piskoposu: "1600 yılı başlarında bir kutsal başpiskoposumuzun Savoy Dükü Şarl Emanuel`e başvurusunu hatırlayacağınızı biliyorum" dedi, kimseyi kınamadan, suçlamadan; sesi sadece bir unutulmuşu hatırlatmanın hazzını yaşıyordu; "İstediğimiz şu idi. Noel gecesi biz uyanık oluruz. Türkler uykudadır. Biz Tanrı`ya şükür duası yapıyor iken dinsiz türkler horulduyordur. Kıbrıs`ta Hıristiyanlar o gece ansızın bastırır, Türkleri çoluğuyla çocuğuyla kesip yok edebilirler. Biz dinsiz Türkleri keserken Savoy Dükü de Kıbrıs`a asker çıkarır, yönetimini ele alır... Bunu teklif etti o kutsal başpiskopos; biliyorsunuz, başarılamadı. Başarılamaması da bu duygumuzu köreltmedi lakin, isteğimizden vazgeçmiş olamayız..."
7-Kitap; Zaman Dönümü
"Paşanın davranışı..? Bilmiyorum, bana ters geliyor. Diyor ki; Hıristiyanlar da bizim yurddaşlarımızdır, aman incinmesinler...kırılmasınlar, buruncukları kanamasın! Yarın Ahiret`te sorulursaymış ki kilise de benim bir ayrı evimdir, bu papazlar da din adamıdır; ilahi düzeni savunurlar, neden onları tedirgin edersin, veya ettin? Üstelik canları malları sana emanet edilmişti, neden gözetmedin? Kıyamet Günü böyle sorularla karşılaşınca cevap veremez imiş... Eh, padişah da yüz yıl önce neredeyse... Hoş tutulsunlar diye ferman yollamış ya!." Bre Mehmedim, akıl alacak iş mi şimdi bu? Ya Allah sormaz mı; önce şu benim Türkmen milletimi neden acımasız papazın, Frenkin tıynetsizliğine karşı korumadın bte paşa?... Diye.. Der ve sorarsa ne yapacak o vakit?" Biraz öfkelice sorulmuştu ama Boyacı Ahmed Ağa kendi sorusunun cevabını öfkesiz verdi; "Tabiii senin paşanın sırtını okşayıp sakalına inci dizildikçe kiliseye ne diyeiblir ki? Karşısında iki büklüm olduklarını görüyor ya Kocabaşların, arkasından hançer bileyledikleri kimin umurunda?...
8-Kitap; Zaman .uyanışı
"Bakarsın bu yol Kıbrıs`ı Türkiye`ye götürür" dedi Arslan Bey yılgınlık göstermeden. Yüzünün yakınında dolanan bir inatçı arıyı sinirli el hareketleriyle kovdu o sırada. Şık Mehmed Bey ağzı açık kalmış baktı o söze: "Nasıl olur? İmkansız!" "Olur..niye olmasın? Olur! Bu Rumların şamatacılığı, şirretliği, yalancılığı, yaygarası... Adına ne dersen de, bir gün öyle bir hal alır ki İngiltere`nin de dehşetli başı ağrır; dikkat edersen Kıbrıs`ta Rumu dengelemek için Türkü kullanıyor. Huyudur çünki... Başı ağrıdığında denge için Türkü palazlandırır; gel al, biraz da senin başın ağrısın.. Diyebilir."