Sabahın altısı ve yine alarm çalıyor. Beş dakika erteliyorum, gözümü kapatır kapatmaz alarm tekrar çalıyor. Ofiste, masa başında çıkış saatini beklerken o beş dakika beş yıl oluyor da yatağın içindeyken nasıl sadece bir saniye gibi gelebiliyor insana? Bunu anladığın zaman sanırım emekli olmuş, artık kaçta yatarsan yat, sabahın beşinde ayağa dikilen amcalardan birisin demektir. Bir paçan yerde, bir yakan gökte fırlayarak evden çıkmak kadar acı bir şey yok. Mis gibi parfüme boğulup metrobüs durağına geldiğinde kan ter içinde kalmış olmak ondan da acı. Saat daha sabahın yedisi ya…