Tükendi
Gelince Haber Verİçimden gelmiyor yıpranmış sayfalara seni uzun uzun anlatmak; özlemin getirdiği raddede bıraktım yorgun kalbimi. Hiç haberin yok, günden güne eritiyor beni bu hasret. Artık uzun uzun susmayı daha yerinde bir karar olarak görüyor zihnim. Karakışların ardında saklanan güneşi beklemiyor feri solmuş gözlerim. Sana uzun vadede büyük suskunlukları bırakarak sessiz sedasız çekiliyorum gözlerinin önünden. Bana gökyüzünü sevdiren gözlerinden, şiirleri ezberleten sesinden de vazgeçiyorum üstelik. Çatlaklarla işlenmiş kalbimin içine özlemin sızmasın diye kalın kalın sarıyorum yaralarımı şimdi. İçime diktiğim dilek mumlarını parmaklarım yana yana söndürdüğüm geceden beri, karanlık benim meskenim. Yüceltilmesi gereken hislerimin küçülüşüne daha fazla tanıklık edemeyecek gözlerim. Sen, sana rağmen seni sevmenin beraberinde getirdiği felaketlerin hepsinden habersiz bomboş bir ifadeyle incelerken yüzümü, son kez bakıyordum gözlerinin içine. Kim bilir, bir umut kendimi arıyordum belki oralarda. Hani minicik bir ihtimal varsa, elimin tersiyle aldığım kararları bertaraf edebilirdim belki. Yoktu işte... Ellerin gibi gözlerinin içi de ruhsuzdu. İfadesiz, kifayetsiz, ve yorumsuz bir insan sluetinden başka bir şey yoktu karşımda. Heyhat... Bu kadar uzun bir yolculuğun sonunda yanlış şehire geldiğini görmek ne büyük aldanış. Yabancı bir kentin içinde tanıdık bir kokuya denk gelmek kadar heyecanlı, tanıdığın bir yüze yabancı birine bakar gibi bakmak kadar acı. Sen kimsin? Bu kadar içimdeyken, nasıl dışıma taşabildin? İki ayrı hayatın birleştiği sahnede elektrikler kesildi. Perde aralandı. Gösteri bitti. Çiftler birleşemeyecekti zaten kesinti bahaneydi...