Tükendi
Gelince Haber VerKant, Saf Aklın Eleştirisi’nde şöyle diyordu: *a priori bilginin ilkeleri olarak duyusal görünün iki saf biçimi vardır: mekân ve zaman*. Deleuze, Kant’ın bu kavramsallaştırmasını, *beliren her şey zaman ve mekânın koşulları altında belirir* diye aktarır. Yalın bir deyişle, sanat nesnesinin de, zamansal ve mekânsal olmak üzere iki farklı gerçeklik tanımladığını söyleyebiliriz. Yapısal bir çözümleme, zamansal olanın, öğelerin zaman içindeki peş peşeliğine dayandığını, mekânsallığın ise öğelerin eşzamanlılığıyla gerçeklik kazandığını gösterir. Kısacası, zamansal olanın karşısında mekânsallık bir eşzamanlılık durumu/olanağı oluşturuyor. Eşzamanlılık durumu bir ontolojik olanağın sonucu olan belirli bir olgu olarak ortaya çıkıyor. Ne ki sadece bununla kalmıyor, tüm mekânsal üretim alanlarında, yeni anlatım yollarına kapı açıyor ve sanatçının dünyaya yanıt vermesi için geniş bir söz alanı oluşturuyor. Bugün şiir gibi zamansallıkla, resim gibi mekânsallıkla kendini gösteren disiplinlerin yanı sıra, müzik, tiyatro ya da çağdaş sanat gibi mekân-zamansal bir yapı taşıyan disiplinlerden söz ediyoruz.
-Aykut Köksal