Tükendi
Gelince Haber VerHekimhan’ın dağlarında maden bulunmuştu ve 1955’ten beri bir şekilde çıkarılıp, kamyonlarla istasyona getiriliyor ve kara trenlere yüklenip uzaklara bir yerlere taşınıyordu. Geride bıraktıkları yoğun toz, mazot kokusunu ve egzoz gazını içimize çeke çeke büyük bir hayranlıkla bakardık arkalarından.
Babası veya ailesinden herhangi birinin madende çalışıyor olması ayrıcalıklıydı aramızda. Çünkü kısıtlı da olsa cebinde her daim para olma ihtimali vardı. Küçük bakkalları ve diğer dükkânları saymazsan ilçedeki tek işletme orasıydı.
Hayatın aktığını, takvim sayfalarının art arda koparılması gerektiğini küçük ilçede insanlara hatırlatan iki şey vardı o günlerde. Biri kamyonların günaşırı gelip-gitmeleri, diğeri sinema afişlerinin haftada bir değişmesi…
“Köylünün işe ihtiyacı var; Zeynel Şef bağırmış, küfretmiş, hatta dövmüş kimin umurunda. Elimize para geçecek tek iş yeri orası. Kovuldun mu açsın!” önsözüyle ve uzun yıllara serpilmiş hikâyesiyle bir şekilde yazılmalı, gelecek kuşaklara aktarılmalıydı. O dönemleri merak eden birileri için ‘Kitap arasına papatya kurusu yerleştirmek’ gibi bir şey olacaktı.
***
Yazar; Anadolu’nun küçük bir ilçesi ve çevresinde yaşanan olayları dönemsel bir anlatımla okurlarına sunarken; ülkenin yaşadığı sancılı günleri, büyük şehirlerden esen rüzgârının bu küçük ilçede nasıl karşılık bulduğunu, Bilfer Madencilik’in uzun yol hikâyesini, Yeraltı Maden-İş Sendikası’nın ilçeye gelişi, 16 aylık maden grevi ve sonrasında yaşananları ‘içeriden biri’ olarak tarihe unutturmamak kaydıyla not düşüyor.