Tükendi
Gelince Haber Ver* Her baba evi önünde bir ıhlamur ağacı vardır. Varır boyu yirmi, otuz metreye. Kam yaprağı yürek gibidir. Gibidir ve dişlidir. Epey sonra açar çiçeklerini. Sabırlıdır nedendir ki? Ne var geç açsın elbet, açtı mı duyar çünkü kokusunu ahali millet. Kudretlidir ıhlamur. Çiçeği de şifa verir, odunu da. Bu sebepten de işte bir ıhlamur ağacı. Her baba evi önünde. O vakitlerde. Yoktu bizimkinde oysa. Yani. Ağaç da. O da. Bizim bahçe yavan ve yavandı. Ondan düşen onmazdı. Ne hacet, nasıl onardı? Ocağımızın az berisindeydi. Koskoca bir incir ağacı!
Kelimeler baharda uçuşan kelebekler gibi. Yüzünüze serinliği, kalbinize yoğunluğu değiyor. Cümleler sonsuz renk bahçesi. Herkes kendine, ruhuna, kalbine, diline uygun olanı seçebilecek okurken. Satırlar okucuyu daha da özenli okumaya davet edecek kadar nazik, kahramanlar *acaba bu ben miyim?* diye sorduracak kadar baskın. Ayşe’nin saçlarının esintisi ile ürperip, Buerna’nın kahvesinin acılığında kendinize gelebileceğiniz kadar gerçek. Hakan Gülçay yaşından büyük yazıyor. Yazmak onun için yaş almak, olgunlaşmak.
Doç. Dr. Zülfiye Acar Şentürk