Tükendi
Gelince Haber Ver“Hayır bir tek sen gördün, ben maruz kaldım. Oyun sandıydım. Sen katıldıydın. Birazdan üçümüz de kahkahalarla gülecektik. Sonra da uyuyacaktık, sabah patates kızartması kokusuyla uyanacaktım. Olmadı, bir daha beraber uyuyamadık bile. Sen buralarda beyaz odalarda gözün açık uyuyorsun, ben de ranzalarda başkalarının ablalarıyla. Evim yok be ablam, senin aklınmış benim evim.”
“Sen ümidini kestin, bu iyi bir huy değil.”
“Dediğin ümit etmek değil ki, takıntı halinde ısrar etmek.”
“Israr da bir nevi ümittir. Israr inanca bağlı bir ümittir ve üç çeşit ümit vardır.”
“Hiç duymamıştım bunu.”
“Bir numara inanca bağlı ümit; ısrar. İkincisi sana bağlı ümit; inat. Üçüncüsüyse zamana bağlı ümit; sabır.”
“Yani sabır, inat, ısrar hep ümit midir abla?”
“Tabii ya…”
“Söz yıkarım her hafta gömleğimi, söz abla. Kapatalım mı bu konuyu artık?
Melike Pehlivan İşler’in Leke’si okuduktan sonra içimizden çıkacak gibi değil. Ama evrilebilir. Hüznü tamamlanmış bir kedere dönüştürebilir. Sevinci pamuk tarlalarından aşırıp getirebilir. Hayata dair küçük şeyleri büyütürken, büyük bildiklerinizi küçültebilir. Dahası iyi bir öykü kitabından beklendiği gibi, sizi değiştirebilir. Herkesin kendi lekesiyle bir sınavı var ve bu yetkin satırlarda geçmek ya da kalmak yok.