Tükendi
Gelince Haber VerMustafa Çevik, Hükümdar ve Zamanın Oğlu ile başladığı tarihî roman yolculuğuna, Osmanlı’dan sonra en büyük imparatorluğu olan Göktürkler’i anlattığı Kutlu Dağlar Ülkesi ile devam ediyor.
*Ben bir yüce dağ idim, yıkıldım. Yuvarlanıp düştü taşlarım. Ben bir kayın ağacıydım. Soysuz rüzgârlar yapraklarımı uçurdu. Girdabında boğuldum yokluğun. Öyle bir yol idim ki kervanlar sığmaz idi. Şimdi inceldim, yok oldum. Ağır yük altında ezildim. Kervan olup yola çıksam, başımı çekecek devem yok. Dipsiz kuyulara, zindanlara atıldım. Ağlayacak kimsem yok. Kılıcım yok savaşmaya. Kalkanım yok gizlemeye göğsümü. Konuşamadım, çünkü kopardılar dilimi. Öldüm, kuzgunlar yediler leşimi. Önce ölümü gösterdiler, sonra sudan çıkarıp ateşe attılar beni. Diri iken toprağın altına girdim.*
Tarihin her döneminde büyük devlet olmayı başarmış bir milletin kendi adıyla kurduğu medeniyet yolculuğunun destansı öyküsü Kutlu Dağlar Ülkesi.
Roman, Ergenekon’dan çıkarak Kore’den Karadeniz’e kadar uzanan bir devlet kuran ve yüzlerce farklı kabileyi aynı ruh, duygu ve düşünce birliği altında birleştiren Göktürkleri anlatıyor. İçinde barındırdığı kahramanlık destanları, aşk, trajedi ve ihanetlerle de günümüze çok şey taşıyor.
Türk Kağanlığı kuruluşundan itibaren ortak amaç, töre, dil ve kültür unsurlarını sağlam ve adaletli bir yönetim anlayışıyla kaynaştırarak Orta Asya kavimlerinin tamamının birlik olmasını sağlamıştır. Bumin, İstemi ve Erkin Kağanlar zamanında yükselen erdemler, Çinli prenseslerin işvelerine ve casusların hilelerine kanarak ihanete sürüklenen ve hata yapan yöneticilerin elinde halk ve devletle beraber çöküşe geçer. Savaş meydanlarında Türkleri yenemeyen Çinliler, aralarına nifak tohumları saçarak onları kolayca yıkabilmektedir.
Mustafa Çevik’in şiirsel diliyle zaman duygusunun Türk atlılarının ayakları altında kaybolmasına tanıklık edecek; kahramanlık, aşk, gurur, zafer, acı ve ihanetlerle dolu Orta Asya Bozkırları’nda kendinizi Bumin ve İstemi Kağanlarla birlikte at koştururken bulacaksınız.