Tükendi
Gelince Haber VerAllah Teala Kur’an-ı Kerîm’i 23 yıl gibi bir süreç içerisinde, olaylar ve hadiselere paralel olarak indirmiştir. Nazil olduğu dönemin olgularını dikkate almış, muhataplarının dilini, kültürünü ve algılarını önemsemiştir. Dolayısıyla doğru bir Kur’an algısı için hem nüzul çağının hem de Arap dili ve belagatinin iyi bilinmesi elzemdir. Siyak kavramı hem nüzul döneminin bilgisini hem de Arapçanın kural ve kaidelerini kapsayan bir kavramdır. Bu çalışmayla biz Kur’an’ın anlaşılmasında iki saç ayağı mesabesinde olan bu hususları cem etmek için siyakın Kur’an yorumundaki etkisini ele aldık. Zemahşerî’nin Keşşâf adlı tefsiriyle konunun sınırlandırılması ise bu tefsirin ve müellifinin, kendi çağında ve kendisinden sonra gelen çağlarda Kur’an’ın dil özellikleriyle ilgilenen ve bunu Kur’an’ın doğru anlaşılmasında bir metot olarak kullanan tüm müfessirlere etki etmesi sebebiyledir. Zemahşerî’nin Mutezile mezhebini savunuyor olması hiçbir Ehl-i Sünnet alimini ondan yararlanma noktasında geri bırakmamış; aksine onun, Kur’an’ı tefsir etmede dilin olanaklarını kullanma metodundan istifade etmişlerdir.
Çalışmamız, günümüzde sadece Kur’an lafızlarından hareket ederek koca hükümler inşa eden ve selef-i salihînin ortaya koyduğu hakikatleri bir çırpıda atan kimselerin ne denli zayıf, çürük ve mesnetsiz bir tutum içerisinde olduklarını gösterecek olması yanında, genel anlamda kelamın, özel anlamda da Kur’an ayetlerinin doğru anlaşılmasında lafızlardan ziyade lafzın oluşumuna zemin hazırlayan hal ve durumların ne kadar önemli olduğunu da vurgulamış olacaktır. Bu noktada araştırmamızın, Kur’an’ı doğru anlama adına emek harcayanlara bir katkı sunmasını umuyoruz.