Tükendi
Gelince Haber VerKur’an ayetleri ve doğru kabul edilen hadis-i şerifler, her dönemde yaşayan insanların çoğunluğunun doğru anlamda inanmadığını bildirmiştir. Kur’an ve doğru kabul edilen hadis-i şerifler, kendilerini “iman” sahibi ve “Müslüman” olarak tanımlayan insanların çoğunluğunun, kendilerini tanımladıkları gibi olmadıkları gerçeğini bize açıklamıştır.
Kur’an ayetleri, iyiliğin ve doğruluğun ne olduğu belirtildikten sonra, her dönemde yaşayan insanlardan ancak azınlığın iyi ve doğru olmayı başarabildiklerini apaçık bir şekilde belirtmektedir. Kur’an’da, her dönemin insanlarıyla ilgili sunulan bu gerçeğe rağmen, kendilerini zamanımızda “Müslüman” olarak tanımlayan insanlar, kendilerinin doğru Müslümanlar olduklarına inanmakta ve bunu savunmaktalar.
Hz. Muhammed (s.a.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman bir insan, elinden ve dilinden hiçbir şeye zarar gelmeyen insandır.”
“Müslüman, kendisine ve çevresine yararı olan bir insandır.”
“Müslüman” olarak tanımlanan ülkelerde yaşayan insanların durumu ortadadır, bilinmektedir ve gizli değildir. Bu ülkelerde yaşayan insanların kendilerine ve diğer “Müslümanlara” yönelik yaptıkları zararlar en bariz bir şekilde ortadadır. Bu ülkelerde yaşayan insanların kendilerine ve diğer ülkelerdeki “Müslümanlara” yönelik yararları da yok denilecek kadar azdır.
Sosyal medya üzerinden, Kur’an ayetlerinde ve Hz. Muhammed’in sözlerinde tanımlanan Müslüman insanın profiline uymayan insanları “Müslüman” olarak tanımlamak, yargılamak, adil ve vicdanlı bir iş değildir. Bu yargılamayı yapanlar, yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırt edemiyorlar, yanlışı, doğru olarak kabul etmektedirler. Bu gibi bir tanımlama, yargılama, zekâ ve erdemle bağdaşmaz. Erdemlilik, konunun hakkını ve hukukunu her yönüyle bilmeyi gerektirir.