Tükendi
Gelince Haber VerMehmed Âkif 1926 yılında Mısır’da başladığı tercümeyi, dört yıl boyunca üzerinde çalışarak 1932 yılında tamamlamıştı. Bu sıralarda Türkiye’deki camilerde namaz kıldırılırken Kur’an’ın aslı yerine tercümesinin okunacağı şayiaları kulağına gelince, yaptığı tercümenin bu amaçla kullanılacağından endişelenmişti. Yaptığı tercümeyi teslim etmekten vazgeçerek sözleşmeyi feshetti. Bunu bizzat kendisi şu şekilde ifade etmiştir: "Tercüme güzel oldu, hatta umduğumdan daha iyi. Lâkin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar. Ben o vakit Allah’ımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzüne bakamam". Âkif’in vasiyeti üzerine ölümünden sonra özgün tercüme ile birlikte yakın dostlarından Mehmed İhsan Efendi’nin kendi eliyle çoğalttığı nüsha yakıldı. Mahya Yayıncılık tarafından yayınlanan Kur’an Meali, uzun yıllar Mısır’da yaşayan ve orada tahsil gören merhum Mustafa Runyun tarafından korunan, latinize suretiyle daktilo edilmiş bir metinden aktarılmıştır. Kur’an’ın 9. suresi olan Berâe Suresi’nin sonuna kadar olan kısmını içine alan tercüme, Kur’an’ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir. Mehmed Âkif’in güzel ve akıcı Türkçesiyle dilimize kazandırılan tercüme, tadına doyulmaz bir okuma zevki sunması yanında, dönemin dil özelliklerini yansıtması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır. Meali dikkat çekici ve merak konusu haline getiren husus şüphesiz, Türkçeye olan vukufiyeti tartışma dışı olan İstiklâl şairinin, aynı zamanda Arapça ve dini ilimler üzerindeki hakimiyetidir. Kur’an’ın yalın mesajını aynen koruyarak bunu Türkçeye aktarma konusunda mevcut meallerdeki eksiklik şu ana kadar hep konuşulan bir husus olmuştur. Mehmed Âkif’in meali bu alandaki eksikliği kapatma noktasında önemli bir işlev görecektir. Merhum Mehmed Âkif de bunu hedeflediğini belirtmiştir.