1998’in başlarında bir edebiyat şenliğine katılmak üzere Batı Avustralya’da bulunan Perth’e gittim, yapılan organizasyona göre Karratha’ya uğrayacak ve o yıl ilk kez düzenlenen, "edebi meselelerin tartışıldığı" bir akşam yemeğine katılacaktım. Karratha epeyce kuzeyde kalan bir madenci şehri. Oraya giderken yol boyunca seyrettiğim manzara çok olağandışıydı; uçsuz bucaksız çalılıkların arasından yükselen koyu kırmızı toprak yığınları ve kayalar. Herhalde Mars’ta yolculuk yapsam, camdan dışarı bakınca aynı şeyleri hissederdim. Çevreyi keşfe çıktığımda, Dampier kasabasının biraz dışında Kırmızı Köpek’in bronz heykeline rastladım. Heykeli görür görmez, bu harika köpek hakkında daha fazla şey öğrenmem gerektiğini hissettim. Birkaç ay sonra Batı Avustralya’ya geri döndüm ve iki hafta boyunca Kırmızı Köpek hakkında hikayeler topladım, onun gittiği yerleri ziyaret ettim ve yolculuğum sırasında duyduğum her şeyi kağıda geçirdim. Bir köpeği meşhur etmek için hikayeler yazdığımın sevgili kedimin kulağına gitmeyeceğini umuyorum.