Tükendi
Gelince Haber VerUzun zamandır eğitim vermeye, sunumlar ve konuşmalar yapmaya alışmış birisi olarak, neredeyse zamanımın çoğunu alacak bir kitap yazım işine girişmek çokça düşündürmüştü beni öncesinde. Yeterince etkili olabilecek miydim? Kendime ve çevreme katkı(lar) sağlayabilecek miydim? Yazdığıma değdi diyebilecek miydim?.. Benzeri daha birçok soru geliyordu içimden... Bunları düşünürken başka sorular da gelmiyor değildi aklıma… Etrafımızda olup bitenleri gerçekten görebiliyor muyuz? Kimler ve neler bizi çok mutlu kılıyor? Daha önemlisi neleri neye göre *fark edebiliyoruz* her şeyden önce… Asıl davranışlarımızın doğal besleyicisi olan kendi duygularımızı ve düşüncelerimizi *fark ettiğimiz* zaman, hem daha sahici hem de daha güçlü olma fırsatını yakalayabiliyor muyuz?.. Öncelikle kendimizden yola çıkarak kendimize inanıyor muyuz? Öyle ki kendine inanma süreci kişinin kendi gelişimini sürekli kılabilecek bir bütünlüğü edinmesini sağlar. Bu yolculuğa, kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesi, kendisini tecrübe etmesi ve neticede kendini öğrenme süreci de denebilir. Kendimize özgü güven duygusunun temelinde *yüzde yüz kendimize inanmak* yatıyor. Kendine inanmak kalp, akıl, ruh ve beden ile bir bütün olup, çok daha huzurlu hissettirecek adımlar atmak bir bakıma… Bizi biz yapan, bir nevi pusulamız olan değerlerimizi anlayıp, yaptıklarımızda yaşatmak... Özgüven duygumuzun da kişiliğimizi oluşturan en önemli güçlerden birisi olmasını sağlamak... Özgüveni yetersiz olan bireyler, çevresindekilere de güvenleri az olduğundan, başkalarının kendilerine güvenmelerini de önemsemezler... İşte bu yazım süreciyle kendimden ve verdiğim eğitimlerden yola çıkarak kendime inanmayı anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Umarım sizler de kendine inananlardan olursunuz yani kendinize daha çok inanırsınız…