Tükendi
Gelince Haber VerBu çalışma ile Papalığın Kilise’de her zaman mutlak otoriteyi temsil etmediği ortaya konulmaktadır. Konu, Katolik Kilisesi’nde Ortaçağ’da baş gösteren konsilyarizm tartışmalarından hareketle ele alınmaktadır. Konsilyarizm, Genel Konsillerin kilisede en u¨st otoriteye sahip olduğunu öne su¨ren bir doktrindir. Ortaçağ’da papanın kilisede en u¨st otorite olarak kabul edildiği göru¨şu¨n aksine; bu anlayışa göre dini otorite Papalık makamında değil bizatihi kilisede temsil edilir ve kilise bu otoriteyi Genel Konsiller vasıtasıyla kullanır. Konsilyarizm teorisi, Bu¨yu¨k Batı Bölu¨nmesi (1378-1417) döneminde, Papalık otoritesini Genel Konsiller yoluyla sınırlandırmak isteyen konsilyarist akım tarafından temsil edilmiştir. Bu akımın temel amacı, kilisenin yapısını yeniden tanımlayarak onu tek bir meşru papanın idaresi altında yeniden birliğe kavuşturmak ve kilisede reform yoluyla Papalık otoritesini sınırlandırmaktır. Ayrıca bu akım, Pisa (1409) ve Basel Konsilleri (1431-1449) arasındaki dönemde kilise içinde Papalık otoritesine karşı gu¨çlu¨ bir muhalif damarı temsil etmiş ve Basel Konsili’nden sonra etkisini yitirmiştir. Buna karşın bir teori olarak konsilyarizmin etkisi, bu dönemle sınırlı kalmayıp sonraki dönemlerde Papalık otoritesine muhalif olan Gallikanizm ve Febronianizm gibi farklı akımlar adı altında yeniden gu¨n yu¨zu¨ne çıkmıştır. Ayrıca konsilyarizm fikri, John Mair (1467-1550), Edmond Richer (1559-1631) ve Hans Ku¨ng (1928-2021) gibi teologlar aracılığıyla gu¨nu¨mu¨ze kadar ulaşmıştır. Çalışmamızda, tarihsel su¨reçte kilisede en u¨st otorite olarak kabul görmu¨ş papacı ve konsilyarist teolojinin otorite konusundaki doktrinleri, uygulamaları ve bunlarla ilgili kurumları ile konsil ve Papalığın otorite açısından durumu incelenmiştir. Konu, konsilyarizm tartışmalarının merkezi isimlerinden biri olan Alman teolog Cusalı Nicholas’ın (Nikolaus von Kues, 1401-1464) göru¨şleri örneğinde ele alınmıştır.