Grubun, göz kamaştıran karanlığa kaçan aydınlığında gözlerimi açıyorum. Sokağa çıkıp, hiçbir hedef ve amacım olmadan, hiçbir hedef ve amacı olmadan kaldırımları arşınlayanları seyrederek, dolaşıyorum.Dolaşmaktan yorulup usanınca eve dönüyorum. Kapımın önüne bırakılmış olan akşam gazetesini alıyorum ve şöyle bir göz atıyorum. "Üç uçak daha düşürüldü." Karanlık gece gibi kararan kalbimde, hiçbir sebebe dayanmayan geçici bir mutluluk dalgası, adeta beni teselli edercesine, üç küçük yıldız gibi yanıp sönüyor. Sağlam, ince örgülü bir zinciri andıran, hayatın siyah, ince çizgileri arasında hapsolan ben; ikinci, on üçüncü ve on beşinci sayfaları arasına hapsolan ben, sebepsiz ve çabucak geçen mutluluğumu, üçüncü ve dördüncü sayfalarda buluyorum. Ebucehil karpuzunun zehir gibi acıttığı ağzımı, bal diyerek tatlandırmaya çalışan ben; bir köşeye düşmüş, eli kolu bağlı bir zavallı gibi, küçük penceremin kirli camından, insanların kavgalarını ve kahramanlarının mücâdelelerini seyrediyorum. Keyifle, dert ve hasretle seyrediyorum.