Önümden geçen bir tabutun ismini okuyorum: "Nihada" yazıyor... "Tamam, yoruldun ama Nihat," diyorum, "bak, senin ismin, hadi yeniden gir koridora, uzan üstüne, Nihada yazan tabuta" diyor, yeniden koşuyorum koridora!..Nihada’nın tabutu geliyor, taşımakla kalmıyor, okşuyor, dokunuyorum...Kimdir Nihada!..Nihat Genç adımı Nihada olarak değiştirmek istiyorum. Boşnak bir arkadaş buluyorum. "Bundan sonra adım Nihat Genç değil, Nihada Genç" diyorum. Mezarın başında tebessüm ediyor, "Ağbi, Nihada burada kızlara verilen ad..." Küçük bir şaşkınlık yaşıyorum, ama vazgeçmiyorum, olsun, adımı Nihada koyacağım, bu küçük kızın adını alacağım... Nihada’nın tabutunu takip ediyorum, önündeki yazıya bakıyorum, yedi yaşında... Tabutu nasıl hafif, sanki içinde kuş tüyü var, sanki tabut bomboş, sanki Nihada’nın cesedini bulamamış; bir eli, bir başı, belki yalnız ayaklarını taşıyoruz şimdi...