Tükendi
Gelince Haber VerGöçler, sürgünler ve savaşlar… Dünya altüst olurken insanların bu değişimden etkilenmemesi mümkün mü? Kamuran ve Ahmet arasındaki aşk da seviştikleri gecenin sabahında ülkeyi içine alan bu kırılmalarla yaralanır. Ahmet çok uzak bir ülkeye sığınır. Kamuran, aylarca haber alamaz sevdiğinden.
Kalabalığın arasında beklerken, kaybolan bir rüyanın peşine düştüğü duygusunu ne kadar silmeye çalışsa da Heathrow Havalimanına adım attığı, yabancılaşmayı, ötekileşmeyi, ölüm ile yaşam arasındaki o kısacık anı yaşarken duyduğu tedirginliği yeniden hisseder. Yabancı bir ülkede, dilini bilmediği insanlar arasında yapayalnız, gelen ve gidenlerin arasında beklerken gazeteciyi düşünür. Masanın üzerine serili fotoğrafları…
Katliamın olanca korkunçluğu, iğrençliği, vahşiliği masanın üzerinden taşar, odayı, binayı, sokakları, caddeleri ve şehri kaplar. Ülke sınırlarından dünyaya yayılır. Gül… Masum küçük kız. Hangi nefret, hangi öç alma isteği, hangi korku insanı bu kadar zalim yapabilir?
Katliamlardan, kıyımlardan, yoksulluklardan kaçarak gelinen ülke özgürlükler ülkesi midir? Aşkları bir katliamın, ırkçı bir yok etmenin yaşattığı travmaların aralarına ördüğü duvarı yıkacak kadar güçlü değil midir?