Tükendi
Gelince Haber Ver1492 yılında İber yarımadasından sürgün edilen Sefarad Yahudileri, dünyanın çeşitli yerlerine dağılırken, büyük bir kısmı dönemin Osmanlı padişahı II. Bayezid’in daveti üzerine, Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki topraklara göç etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunda dinlerini rahatça yaşama imkânı bulan Sefarad Yahudilerinin yerleştikleri şehirlerden biri de dönemin önemli liman ve ticaret kenti İzmir olmuştur. Geldikleri yere zengin kültürel miraslarını ve dillerini de getiren Sefarad Yahudileri, bir yandan bu miraslarını korurken, bir yandan da ev sahibi topluma mükemmel biçimde uyum sağlamışlardır. Bu uyumun müzikteki yansıması da Sefarad Yahudilerinin dinsel ritüellerinde geleneksel Türk müziği bileşenlerini kullanmalarıdır. Bir başka ifadeyle İzmir Sefaradları, dinsel müzik belleğini, Osmanlı devletinde “büyük” gelenek olarak öne çıkan geleneksel Türk sanat müziği ya da Türk makam müziği çerçevesinde, yeniden biçimlendirme eğilimi göstermişlerdir. Bugün İzmir dâhil, Türkiye’de bulunan Sefarad topluluklarının dinsel ritüellerinde kullandıkları müzik dizgesi olarak Osmanlı/ Türk makam müziği, onlara temellük ya da öğrenme yoluyla bir müziksel kimlik inşa etme olanağı sağlamıştır. Bir yandan da göç ettikleri İspanya ile ilişkili hatırlamak istedikleri geçmiş dolayısıyla kolektif belleklerini, geçmişten günümüze sayısı azalsa da hâlâ Ladino dilinde ve göç öncesi ezgilerle seslendirdikleri seküler bir şarkı repertuarı ile sürdürmektedirler. Seküler şarkılarını bu dildeki ezgilerle seslendiren topluluğun bu müziksel kimliği, “göç öncesi etnik kökenler” ile ilişkilenmeyi temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda öteki, yani Yahudi olmayanlarla diğer Yahudiler arasında ayırt edici bir sınır belirlemektedir. Günümüzde İzmir Yahudileri, yaklaşık bin kişilik küçük bir cemaat olarak zengin kültürel miraslarıyla şehrin bir parçası olmayı sürdürmekte ve bu miraslarıyla kentin kültürel dokusuna katkıda bulunmaktadırlar.
Azınlık-göçmen-diaspora topluluklarının müzik pratikleri, kimlik inşa etmenin ve sürdürmenin, bellek aktarımının önemli bir aracı olarak değerlendirilir. Kimliğin devamlılığı, kültürel belleği oluşturan ögelerin hatırlanmasıyla gerçekleşir. Bu çalışma, İzmir Sefarad Yahudilerinin dinsel ve din dışı müzik pratiklerini, alan araştırması yöntemiyle elde edilen etnografik veriyle, bellek ve kimlik kavramları üzerinden analiz ederek açıklamayı amaçlamaktadır.