Gerçekler hangi açıdan yorumlanırsa yorumlansın, Orta Doğu`da bir şeylerin değiştiği ve geri döndürülemez bir sürece girildiği açık. Ülke bazında yapılan tahliller, İslam`ın toplumdaki yeri hakkında sürdürülen tartışmaların iki ana tema üzerinde odaklandığını gösteriyor: İslam`ın demokratik çoğulculuk ve dini çeşitlilikle uyumluluğu ve daha özel olarak, (bugün her yerde bulunan) İslamcı partilerin diktatörlükten kurtulmuş toplumlarda oynayacağı rol. Ayaklanmaları doğuran ve ilerlemesini sağlayan sloganlarda bu tip endişeler yok gibi görünebilir; ancak diktatörlüklerin düşmesinden sonra yeni anayasa tasarılarının çizilmesi, parlamento ve başkanlık seçimlerinin yapılmasıyla demokrasiye kapının açıldığı bir süreçte endişeye her zaman yer vardır. İslam`ın kitle başkaldırılarındaki yeri ve İslami kaynakların dini, ahlaki ve siyasi düzlemlerde nasıl hayata geçirildiği bütün boyutlarıyla ele alınmak isteniyorsa, bu tip hayati soruların tarihi ve ideolojik içeriklerini idrak etmek şart.Bu kitabın amacı, açımlanmakta olan Arap uyanışının içerisine İslam`ı dini ve ideolojik bir kaynak olarak oturtmak; uyanışı teşkil eden ayaklanmaları yakın tarih, muhtemel sebepler ve daha geniş bir siyasi, ekonomik ve jeostratejik bağlamda tahlil etmektir. Aslında, bu veçhlerin her biri mevcut çalışmanın boyutunu aşan tam kapsamlı bir incelemeye konu olacak noktalardır. İlerleyen sayfalardaki hedefim ise, Arap dünyasının eşiğinde bulunduğu bu tarihi gelişim anında İslam`ın bir kaynak olarak ne gibi roller üstleneceği ve üstlenebileceğini değerlendirmektir.