Tükendi
Gelince Haber VerYer Türk’ündü.
Dağlar, ovalar, bozkır, yaylalar; kaynayan, duran, akan sular...
Hep Türk’ündü.
Gök...
Türk Gök’te doğmuş, yönetmek üzere yere gönderilmişti.
Gök, tartışılmaz bir şekilde Türk!
Türk’ün öz be öz Atayurdu!
Deniz...
Deniz de Türk’ündü ancak bunun farkına geç vardı.
Sanki Çaka Bey’in gelmesini bekledi.
Ardından...
Enginliğini, varsıllığını, rengini, dalgalanmasını kendine benzetti.
Deniz’e de sahip çıkmak hakkıydı.
Oğuz Ata bunu im etmiş, oğullarından birine Deniz adını vermişti.
Türk Deniz Beyi Çaka Bey, *Deniz* dedi.
Denizlere sundu Türk’ün gücünü.
Denizlere açtı Türk’ün ufkunu.
*Gelecek denizlerde* diye buyruk etti.
Bu buyruğun ardından ilk kendisi gitti.
Bir kutlu destan yoluydu Çaka Bey’in izlediği yol.
Bu yol onu denize hazırladı.
Man Kışlak, Rey, Musul, Amasya, Konstantiniyye, İzmir…
İlla da İzmir…
*Ah İzmir…*
Son sözü bu oldu Çaka Bey’in.
Çaka Bey! Kahraman, yiğit Deniz Beyi!
İzmir’in ilk Türk egemeni...
Destancı’nın görevi seni unutturmamak!
Düşlerini unutulmaz kılmak!
*Türk’ü Türk yapan biraz da düşleridir.*