Zamanın farkına varmak, gelip geçen günleri farkındalıklarla zenginleştirmek, anlamlı, güzel ve zevkli hale getirmek yahut ağırlıklarını, yüklerini hissetmek, hesabı verilebilir kılmak zor iş. Halbuki insan olmak biraz da bu sorumluluğu üstlenmek demek.
Günün, zamanın bereketinden bahsedenler herhalde bu farkındalıklara da işaret ediyorlardır. “Bir gününüz bin olsun” kelâmını yüzüne nur yağmış, ağzı dualı bir köylü kadından duymuştum. Hevesle, içten gelen yakarışlı bir sesle uğurlama ifadesi olarak söylemişti, bir çocuğa, bir yeni aydınlanmaya başlayan göğe bakarak…
Bir de “gün uzar yüzyıl olur” var.
Bu kitaptaki yazılar tarihin içinden gelen bazı mühim notların hukukunu daha bir gözetmek ve onları aynı zamanda bir mesele, belki bir müzakere alanı haline getirerek bugüne doğru uzatmak, bugüne dahil etmek için kaleme alındı.
Bakın bakalım, meselelerini siz de sahiplenecek misiniz?
Geçmiş bugün de olacak mı?