Tükendi
Gelince Haber Verİnsanoğlu olarak, özellikle son iki yüz yılda gezegenimizi sayısız cihaz ve makineyle donattık, başka gezegenlere robotlarımızı gönderdik, Hubble teleskobu ile uzayın genişlediğini gözlemledik, atomu parçaladık, evrene nispetle toz zerresi kadar yer kaplamayan beynimizle doğanın sınırlarını zorladık. Ancak evrenin hiçbir yerinde henüz beynimiz kadar karmaşık bir yapıyla karşılaşmadık. Şimdi ise yeniden beynimize yöneldik. Şu sırlarla dolu kara kutunun içinde ne vardı evreni anlamlandırabilmemizi sağlayan? Beynimizi oluşturan atomlar nasıl oluyordu da evreni oluşturan atomları bilgi düzeyinde algılayabilmemizi sağlıyordu ve bize nasıl en içinden çıkılamaz felsefi soruları sordurabiliyordu? Olasılık yasaları nasıl evrendeki en karmaşık şeyi kafatasımızın içine soktu? Beyin hücrelerimiz “bilinç” dediğimiz şeyi nasıl oluşturabildi? Tüm bu soruların cevabını henüz bulamadan, kendi suretimizde makinalar yaratmaya karar verdik. Yapay sinir ağlarını kullanarak, makinaların öğrenebilmelerini sağladık. Ancak bu aşamada bile “insan nedir?” sorusunun kesin bir yanıtını bulamadık. İtiraf etmeliyiz ki bu çalışma da bahsi geçen sorunun cevabını veremeyecektir. Ancak yanıta ulaşmayı sağlayacak en ufak bir katkı bile değerlidir. İbn Sina ve Descartes’ın ruh görüşlerinin karşılaştırmalı ve detaylı bir analizini içeren bu eser, sorunun cevabına yönelik bu küçücük katkıyı sağlayabilmek ümidiyle kaleme alınmıştır.