Tükendi
Gelince Haber Ver*Karşılıklı iki çekyat, bir köşede üst üste dizilmiş kitap kolileri, yanında demirleri paslı, örtüsü kullanılmaktan eprimiş, kırık ayakları telle tutturulmuş ütü masası, yerde Halis’lerin eski evden kalma buhar yerine kireç kusan emektar ütüsü, hemen yanında kapakları paslanmış, bölme telleri kayıp, hırıltılı motoruyla canavar gibi soğutan seksenlerden yadigar Arçelik buzdolabı, içinde yüzeyi küflenmiş bitmek üzere olan ucuz markalardan küçük boy salça kutusu, bir omletlik kadar ambalajına sarılı sararmış Saba margarin, geçen hafta yaptıkları salatadan artmış bir tutam maydanoz, bir adet kurumuş limon sıksan suyu çıkmaz, dolabın karşısında renkli 72 ekran televizyon -evin en lüks eşyası kuşkusuz- uzatma kablosuna bağlı bir de müzik seti, CD çaları da var ki Nokia 3310’a ait iki adet şarj cihazının kablolarıyla elbirliği etmişçesine görüntü kirliliği oluşturuyorlar. Yerde yan yana uzanmış iki kilim, abartısız bir karış toz katmanından görünmüyor.*
Ferdi Amca, geniş ilgi alanlarından süzdüğü birikimi ustalıkla ve abartısız işleyen bir öykücü. Öyküleri, minimal motifleri birbirine bağlayan öznenin bilgelik dolu kavrayışı üzerine kurulu. Saydam, çapaksız ve şeffaf. Derinlikleri ve yüzeyleri, içi ve dışı; yan yana gelemeyen uzlaşmaz imajları tek karede göstererek yaşamın devingen ve çürüyen yönlerini gösteriyor. Hızın ve ideolojik saplantıların isimsizleştirdiği (kişiliksizleştirdiği) kentlerde, bir tekrardan diğerine, düşten gerçeğe, gerçekten düşe attığı ilmeklerle sıradanlığın içindeki sıradışını, sıradışının içindeki sıradanlığı açığa çıkarıyor.