Tükendi
Gelince Haber Verİskender’in fetihleri, Ege Denizi etrafında ebru kağıdı gibi serpilmiş Yunan havsalasını, Mısır’dan Hindistan batısına kadar olan bölgenin ebru teknesine yatırmış, bu teknenin deniz kadayıflı ebru zamkıysa Yunan ebru kağıdını şekilsiz ve sanatsız ebrulamıştır. Yunan havsalasının Doğu teknesinde ebrulanan kağıdında Roma belirmiş ve belirdikten sonraki bin yıl boyunca mezkur bölgede hakim renk, bu cibilliyetsiz ebrunun rengi olarak kalmıştır. Çöle kainatın nuru halinde inen Allah Resulü’nün (SAV), üç bin civarındaki Sahabesine Şam bölgesindeki Mute’de tostlattığı Doğu Roma’nın yüz bin kişilik ordusu, İman’ın spatulasının bölgedeki roma rengine ilk çalınma mihrakı olmuş, iki sene sonra bu defa Kainat Efendisi’nin bizzat teşrif ettikleri Tebük seferinde (631), Çarpışma olmamasına rağmen bu boyanın döküntüleri üflenmiş, bundan beş sene sonraysa Hz. Ebubekir Yermük Savaşı’yla (636) bölgeyi ıslak bezle siler gibi Doğu Roma’dan bir güzel temizlemiştir. Bu andan itibaren istikbale doğru tam 8 asır 17 sene işleyecek zaman, bölgenin İslam rengine büründürülmesi için fetih meşgaliyesiyle geçmiş, nihayet Allah Resulü’nden ısmarlanma bir iş olarak Fatih Sultan Mehmet, 1453’te Doğu Roma’nın İstanbul’daki Helenistik çağdan hatıra son boya lekesini de Helen- Barbar tefrikinin kavşak noktasında söküp atmış ve yeni tabelasıyla aynı bölgeyi bir *İman-Küfür kavşağı* kılmıştır. İlerleyen devirlerde aldıklarımızla verdiklerimiz mahsup edildikten sonra bile İstanbul imanla küfrün tefrik olundukları bir kavşak vasfını kaybetmemiştir. Yani o devirden beri, Konstantinepolis – yani Konstantin’in Şehri!-, İslambol olarak -yani İslam’ın şehri İstanbul!- İslam’ın Batı’yı toslama ve Batı tarafından tostlanma kavşağıdır ve Yunan, tostlanan ve tostlayan bütün Batı Dünyasının darbeyi en evvel kendisinde hisseden ve darbe vurulunca en evvel kendisi zevklenen fırlama yavşağıdır!