Biçerdöverlerin ağzındaki bir lokma ekmek, tozlu evrakların arasında yaşayan taptaze umutlar, şimdi, dönen tekerleklerin altında çiğneniyor.Buradan doldurduğu umudu, şurada boşaltırken, filizlenen yeni umutları bir gecede Antep’ten İstanbul’a, İstanbul’dan Muş’a aktarıyor.Bekir Yıldız, Harran’da bir yol hikâyesi anlatıyor okuyucuya. İstanbul’dan Harran’a uzanan bu yolculukta, Anadolu insanı yine başrolde.İşsizlik, fakirlik ve ölüm; Güneydoğu insanının hayatını kuşatıp, onları kaçağa ve başka şehirlere göçe zorunlu kılıyor.Evladını kaybeden bir baba, satın aldığı kamyonetin senetleriniödeyebilmek için kaçağa gitmekten başka çaresi olmayan birgenç adam kitaptaki anlatının temelini oluşturuyor.Bekir Yıldız, insanlığın en yalın gerçeğini yetkin kalemiyleHarran’da bir kez daha okuyucuya sunuyor.