Tükendi
Gelince Haber VerKüçük bedenleri kıyıya vurmuş göçmen bebeklerin fotoğraflarını görünce insanların `bunları göstermeyin içimiz kararıyor` diyerek kanal değiştirmesine bir anlam verememişti. Saatlerce düşündü, kendisini sarsan görüntüler bir türlü aklından çıkmıyordu. Çocuk tüm bunlarla boğuşurken ertesi gün Avusturya`da bir tavuk kamyonu içinde havasızlıktan boğularak ölmüş 70 Suriyeli göçmenin görüntülerini gördü. Bir insanı o kamyonun içine sokacak kadar korkarak kaçtığı şey neydi? diye düşündü. O insanları bu korkunç sona mecbur eden koşulları ne kadar anlayabilirdi? Akşam yemeği hazırdı. Çeşit çeşit yemeklerle bezenmiş masaya oturdu. Babasının "şu tuzluğu uzatır mısın?" sözüyle irkildi. Masadan kalktı. Ertesi gün Avrupa`nın kapılarında, kucağında çocuğuyla polis barikatını geçmeye çalışırken aşağılık bir kadın gazetecinin çelmesiyle yere yığılan babanın ve çocuğun resmini gördü. "Allah belasını versin" demek kolaya kaçmaktı? Ve bundan böyle "Avrupa mültecileri sınırlarında daha fazla bekletirse, insan haklarından bahsetmeye yüzü olur mu?" diye sordu, sordu, sordu... ve... bunlar zihinsel gelişimin bir sonucuydu. Sonunda; tüm bu sorulara cevap verebilmek için büyümesi, öğrenmesi ve gelişmesi gerektiğini anlamıştı. Ölümlerle eksilen şeyin insan sayısı değil, vicdan ve adalet olduğunu da...
Ardından sahile vuran ölmüş çocuk resmi gördüğünde, "sahilde güneşlenen bir çocuk" diye düşündü. Ancak bu resim öncekinden farklıydı. Dünyaya, insanlara, gökyüzüne sırtını çevirmişti ve mutlu değildi. Bu resmin ölümden kaçarken ölümün kucağına düşen Suriyeli bir çocuğa ait olduğunu öğrendi. Çocuk, onca karanlık sahne hayal etmiş ancak böyle bir sahneyi asla düşünememişti. Kocaman dünyada kendisine küçücük bir yer bulamamış mıydı? Suriye`de varil bombaları altında kaldığı için bacağı kopmuş çocuğun narkozsuz gözleri açık vaziyette ameliyat edilirken çekilen fotoğrafı tokat gibi suratına çarptı. Açlığın, çaresizliğin ve sefaletin pençesinde hayatta kalma mücadelesi veren insanları görünce insanlığından utanmıştı.